IJORS Logo

ISSN: 2158-7051

====================


INTERNATIONAL JOURNAL OF

RUSSIAN STUDIES


====================

ISSUE NO. 8 ( 2019/2 )

 

 

 

 

 

CENÛB-Î GARBÎ KAFKAS HÜKÜMETİ’NİN DAĞITILMASI VE ÜYELERİNİN MALTA’YA SÜRGÜNÜ

 

SEZAİ YAZICI*

 

        

Summary

 

Kars, Ardahan and Batumi (Three Districts/Sanjaks) were ceded to Tsarist Russia as “War Damage Compensation” at the end of the 1877-1878 Ottoman-Russian War. According to the October Revolution in 1917 and The Treaty of Brest-Litovsk that was signed thereafter, the Russians withdrew from the region, but the Dashnak Armenians did not recognize the Treaty. The Turkish Army under Kazim Karabekir’s command annexed Kars on April 25, 1918, and all of the three Sanjaks on April 30, 1918, with a forward operation. However, the army was forced to evacuate the Three Sanjaks according to the Mondros Armistice Agreement that the Ottoman Empire signed on 30 October 1918. The local civilian leaders of the region convened the Islamic Council under the presidency of Fahrettin Erdoğan on November 5, 1918 in order to avoid legally relinquishing the evacuated lands. The local resistance that started with the Council transformed into the first republic founded in Anatolia on 17-18 January 1919. The government, in which the representatives of the Russian and Greek minorities were also included, began to work as a parliament on March 1, 1919. An 18-article constitution included fundamental issues such as borders, flag, official language, the election of the legislative power, military and civilian organization, the self-determination of the region and people, religious assurances, the selection of military and civil magistracies, and dismissal. The age of election and the age of candidacy were set at 18 and 25 in a very contemporary and democratic way in this constitution.[1] The life of the first republic founded in Anatolia 100 years ago did not last three months. On April 12, the parliament of the Southwest Democratic Caucasus Republic was raided and dissolved by the British present in the region. President İbrahim and his 11 government members were arrested and sent into exile in Batumi and then to Malta, via Istanbul. Ali Rıza, the Minister of Internal Affairs, was among the exiles who were sent to Batumi from Istanbul where he was led away to be tried. The British released President İbrahim and his eight friends in Malta exactly two years later, on 12 April 1921.[2]

 

Key Words: Cenûb-î Garbî Caucasian Government, Southwest Caucasian Government, Elviye-i Selâse (Three Sanjaks), The First Republic of Anatolia, Mr. Cihangiroğlu İbrahim, Malta Exiles, Government of Kars National Council.

 

 

Tümgeneral İngiliz G. T. Forestier-Walker Kars’ta

 

Güney-Batı Kafkasya’nın en üst düzey müttefik subayı olan Tümgeneral G. T.  Forestier-Walker Osmanlı’nın Kars’tan çekilişinin gözlemlenmesi sorumluluğunu üstlenmişti. 6 Ocak’ta Ermenistan Dışişleri Bakanı Tigranyan ile Gümrü’de bir toplantı yapan tümgeneral bölgeyi İngiliz askeri egemenliği altına sokmaya dair planlarını açıkladı. Ertesi gün Arpaçay’ı geçerek Kars bölgesine girdi ve treninde Yakup Şevki Paşa’yla gerçekleştirdiği bir görüşme sırasında sonradan muhtıra biçiminde kayda geçirilmiş talimatları verdi. Tümgeneral sekiz maddelik talimatlarını şöyle sıralıyordu: 

1. Askeri vali görevindeki temsilci 12 Ocak’ta Ermenistan Hükümetinin sağlayacağı 200 asker ve sivil yetkililerin eşliğinde Kars’a gelecektir.

2. Yakup Şevki Paşa, trenlerin ve halkın serbestçe hareket etmelerine karşı hiçbir engelleme getirmemeli, askerlerinin uygun bir şekilde yönetilmesini garanti etmelidir. Yerli halkla oluşabilecek çatışmalardan kaçınmak amacıyla paşanın adamlarıyla yerli halkın kamplara depolara saldırmamalarını sağlamalı ve Erzurum’a giden başlıca tahliye yollarını denetim altında tutmalıdır. Bu bölgelerin ötesinde her türlü çatışmadan İtilaf Devletleri sorumlu olacaktır. 

3. İngiliz askeri valisinin yönetiminde hareket eden Ermeni yetkilileri 15 Ocak’ta Gümrü’den Kars’a kadar olan bütün demir yolu ve telgraf hatlarını denetim altına alacaktır. Askeri yetkililer Kars’tan Türk sınırına kadar olan demir yolu hattını denetim altında tutmayı sürdürecektir.

4. Türkler yoğun kar yağışı olmadığı takdirde geri çekilme işlemini 25 Ocak’a kadar tamamlayacak tahliye işlemi gerekli süratte olmazsa, İngiltere’nin İstanbul Başkomutanı Milne’e Yakup Şevki Paşa’nın engellemeye devam ettiği bildirilecektir.

5. Eski Rus Hükümeti’nin ve sivil halkın mal ve mülklerine dokunulmayacak, Şevki Paşa’nın ordusu sadece Türkiye’den Kars’a getirilen malları çıkarabilecektir.

6. Yerli halk şiddetli bir kıtlıkla yüz yüze kaldığı için Türk ordusu ancak askere bir ay süreyle yetebilecek kadar erzak saklayabilirdi. İngiliz askeri valisi her türlü yiyecek malzemesini denetim altında bulundurabilecek; Türk ordusuna tahsis edilen miktarın yetersiz olması halinde ek bir hububat tahsisi yapmayı düşünecektir.

7. Türk ordusu aldığı hububatın bedelini ödeyecek, buna karşılık sınır içerisine taşınmış olan malların bedelini ödemesi gerekip gerekmediği konusunda verilecek olan karar, müttefik devletlere bırakılacaktır.

8. Askeri Vali Kars’a geldikten sonra, telsiz ve telgraf hatlarının denetimini alacağından, Osmanlı Hükümetinin yasal malı olsa bile onlara dokunulmayacaktır.[3]

Forestier-Walker Yakup Şevki Paşa’ya bu talimatları verdikten sonra Gümrü’ye döndü. Tigranyan’la Kars’ın İngiliz askeri valiliğindeki Ermenistan’ın rolü konusunda 8 Ocak 1919 tarihinde bir antlaşma yaptı. Bu geçici anlaşma görüşmelerinden kısa bir süre sonra General Forestier-Walker 4. Tabur’a bağlı Piyade Birliği Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Clive Errington Temperley’i yarbay rütbesiyle askeri vali olarak atadı ve Hovhannes Kachaznuni hükümeti tecrübeli bir yönetici olan Stepan Korganyan’ı sivil vali görevini yürütmekle görevlendirdi. Genel olarak bakıldığında Forestier-Walker’ın Yakup Şevki Paşa’ya talimatları ve Sirakan Tigranyan ile yapmış olduğu anlaşma Ermenistan için bir zafer ve Kars vilayeti üzerinde Ermeni hakimiyetine yönelik önemli bir adım oluşturuyordu.[4]

 

Ermeni Heyeti ile Kars’a Gelen Beach’e Hükümetin Tepkisi

 

General Forestier-Walker, 13 Ocak 1919’da 200 kişilik bir İngiliz müfrezesi nezaretinde İngiliz askeri valisi Temperley, 50-60 kişiden oluşan bir Ermeni heyetiyle İngilizlerin İstanbul’daki kurmay başkanı General Beach yönetiminde Kars’a geldiler.[5]

İngilizlerin Kars’a geleceklerinden Cenûb-î Garbi Kafkas Hükümeti yetkilileri haberdardı. Hükümet, kaza ve köylerde duyurular yaptı ve 2.000 kişiyi Kars’ta topladı. General Beach ve Askeri Vali Temperley, hükümet yöneticilerini çağırarak “İngiltere Hükümeti adına Ermeni Korganof’un Kars valisi atandığını kendisine itaat edilmesi gerektiğini” resmen bildirdi. Ancak hükümet yetkilileri ve halk bu durumu kabul etmeyerek heyeti şiddetle protesto etti. İngilizler beklenmedik bir dirençle karşılaştılar. Bu arada Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti üyeleri gece hazırladıkları notayı da İngiliz heyetine sundular.[6]

İngiliz general W. H. Beach, yöneticilerle görüşerek hükümetin Albay C. E. Temperley’nin emri altında çalışmasını kabul etti. Ve hükümeti resmen tanımak zorunda kaldı. Beach, 20 Ocak 1919’da Ermeni heyetini Gümrü’ye göndererek Kars’tan ayrıldı.[7] 

İngilizler karşısında başarılı bir sınav veren hükümet, sınırları içerisinde bulunan sancak ve kazalardan gelen 131 temsilciyle bugünkü Vali Konağında Büyük Kars Kongresi’ni topladı.[8] Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti’ni ilan etti.

 

Temperley’nin Hükümete Karşı Yumuşayan Tavrı ve Sonrası

 

Albay C. E. Temperley, başlangıçta, Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümeti’ne karşı ılımlı bir tavır sergilemişti. Zira, Rusların geleneksel yayılma politikasını kaygıyla izliyor, Ermenilerin Rus yanlısı eğilimlerinden dolayı, onlara tam olarak güvenemiyorlardı. Onları bir “Rus hayranı” dahası “Ruslardan daha çok Rus” olarak görüyorlardı.[9] Ayrıca, Kars İslâm Şûrası’nın, Kars ve Ardahan sancaklarında Ermenilere karşı mücadele ederek onları bölgeye sokmamalarına, pek ses çıkarmıyorlardı.

Ama bu geçici tavır uzun sürmedi. Kısa bir süre sonra Kars’ın İngiliz askeri valisi Temperley, ılımlı bir politika ile istediklerini elde edemeyeceğini anlayınca İbrahim Bey’le görüşerek tehditler savurdu. Bir sonuç alamayacağını görünce de durumu İstanbul’daki İngiliz komutan General Milne’e rapor etti. Milne, 6 Şubat’ta İngiliz Harbiye Bakanlığı’na gönderdiği raporunda Ermenilerin Kars’a dönmelerini sağlamak için zor kullanmak gerektiğini bildiriyordu. Ancak bakanlık şimdilik Kars’taki Müslümanlarla çatışmanın sakıncalı olacağını düşünüyordu.

Temperley’in Cenûbi Garbi Kafkas Hükümet yetkilileriyle görüşmelerinden sonuç alamaması ve hükümetin varlığını korumayı sürdürmesi üzerine yerine Askeri Vali olarak General V. Asser atandı. Asser, Kars’a gelmeden önce, Temperley, hükümet yetkililerine 12 maddelik çok sert bir nota vermişti. Yetkililer tüm maddelere verdikleri red yanıtını Asser’e ilettiler.

Kars’a atanan yeni Vali General Asser derhal çalışmalara başlayarak hükümete üç öneride bulundu.

1. Cenûb-i Garbi Kafkas Hükümeti adını taşımayın. Kars’tan başka yerlere karışmayın.

2. Kars’tan göç eden Ermenilerin geri dönmesini kabul edin.

3. Ermenileri kabul etmezseniz Kars sınırında genel barışa kadar kalabilmeleri için bir yer gösterin.[10]

Ancak General Asser’in yaptığı öneriler Cenûbi Garbi Kafkas Hükümeti tarafından şiddetle protesto edildi.                        

Hükümetin aldığı tüm önlemlere karşın İngiliz askeri yetkililer Ermenileri Kars’a getirme düşüncesinden vazgeçmediler.          

 

Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti’nin Yıkılışı

 

Sonunda Cenûb-î Garbi Kafkas Hükümeti’nin kaderi Mart 1919 başlarında belli oldu.

3 Mart’ta 500 kadar Ermeni’nin trenle Kars’a geleceğini haber alan hükümet yetkilileri toplu halde İngiliz karargâhına giderek olayı protesto etti. Türk gençleri silahlanarak şehre dağıldı. Ayrıca sınırdaki yetkililere haber gönderilerek Ermenilerin Kars’a sokulmamaları talimatı verildi. İngiliz Askeri Vali halkın galeyana gelmesi karşısında Ermenilerin şimdilik Kars’a getirilmeyeceğini bildirerek halkı yatıştırdı.[11]

Ama bu durum Cenub-i Garbi Kafkas Hükümetinin ömrünü uzatmaya yetmeyecekti. 26 Mart 1919’da Kars’a gelen 30 Mart 1919’a kadar burada kalan Yarbay Rawlinson, Başkomutan General Milne ve General Thomson’la hükümetin “ölüm fermanını” birlikte imzalayacaktı.

Bu arada Gürcistan sınırına gitmek üzere Kars’tan ayrılan İbrahim Bey, 27 günlük gezisinin ardından Ardahan’a, dönmüş oradan da 10 Nisan’da Kars’a gelmişti. Döner dönmez hükümet üyeleriyle bir toplantı yaptı. Kimse İngilizlerin hükümet hakkında ne düşündüğünü bilmiyordu. Hiç birisinin aklına yeni ilan edilen cumhuriyetin yıkılacağı gelmiyordu. Ancak İngilizlerin şehre bu kadar asker yığmasından da kuşku duyuluyordu.

Sonunda 12 Nisan 1919 Cumartesi[12] günü Preston’ın meclisi ziyaret edeceği bildirildi. Üyeler parlamento binasında toplantıdalar.  Saat 4’te tercüman Ahmet Robenson aracılığıyla İbrahim Bey, General Asser’ın yerine atanan Kars İngiliz Askeri Valisi yarbay Preston’a hükümet üyelerinin ayrı ayrı takdim ediyordu.[13] Bu arada binanın etrafı, İngiliz askeri zırhlı birliklerince sarılmış, cadde ve sokaklardan geçiş yasaklanmış, haberleşmeyi önlemek için telefon telleri kesilmişti. Tüfek sesleri geldiğinde Milli Meclisin güvenlik görevlileriyle İngiliz askerleri arasında çatışma çıktı. Meclise girmeye çalışan bir İngiliz çavuşunu engellemek isteyen “Karslı Mamiloğlu Akif Efendi’nin [Aile Çiçek soyadının almıştır.], oğlu Arslan” İngilizler tarafından şehit edildi. Belediye binasına çıkmaya çalışan bir İngiliz askerini öldüren Çıldırlı jandarma eri de şehit düştü. Cumhurbaşkanı İbrahim Bey dışarıya çıktığında bina etrafındaki topluluğu büyük bir heyecan içerisinde görmüş, Kars’ta henüz kış kalkmadığı için büyük can kaybı olacağı endişesiyle halkı çatışmaya sokmamıştır.[14]

Ermeni tarihçi Hovannissian, İngilizlerin boğduğu Anadolu’nun kısa ömürlü bu ilk cumhuriyet deneyimine ilişkin özetle şunları yazıyor: Üç aylık bir varlıktan sonra Güney-Batı Kafkasya Cumhuriyeti çökmüştü. Hükümetin devrildiği gece çığırtkanlar fesih fermanını okuyarak sokakları dolaştı ve imparatorluk güçleri gün ağarana kadar şehirde devriye gezdi. 13 Nisan’da Davie kentte sıkıyönetim ilan etti ve Preston eski hükümet taraftarlarını toplayarak geçici bir idari konseyinin oluşturulmasını organize etti. Resmi olarak 14 Nisan’da toplanan yeni hükümet İngiliz komutanların kararı üzerine “6 Türk, 1 Rum ve 1 Rus [Malakan]” üyeden oluşuyordu. Bu üyeler: Dr. Esad Bey, Mahmud Hidayet Bey, Dr. Canbolat Bey, Gümrülü Sultanbeyoğlu Haşim [Pekinsel] Bey, Aküzümlü Esedullah [Aküzüm] Bey, Yenigazili Hayrullah [Dağlı] Bey, Meşhedi Samed Ağa, Posof’un Çuvaskal köyünden Arif Ağa’nın oğlu Aziz Bey’di. Ermenilerin kurduğu hükümetin reisi Meşedi Samed Ağa, yardımcısı Dr. Esat Bey, umumi kâtip Sultan Beyoğlu Haşim Bey’di.[15]

Yarbay Preston, Müslümanlar üzerinde etkisi nedeniyle Dr. Esat Bey’in yeni hükümette görev almasını önermişti. Ancak Kars Ermenilere teslim edilince yeni hükümette 30 Nisan’da ortadan kalkmıştı. 

Hovannissian’ın 3 kişinin yaşamını yitirdiği bu darbeyi neredeyse “kansız” olarak niteliyor ve şunları ekliyordu: “Birkaç gün sonra Gurkalar ve Sihler evlerde tek tek silah araması yaptılar. Milne ve Thomson’un emirleriyle tabyaların çoğunu boşaltıp mühimmat ve erzakı Tiflis’e gönderilmek üzere trenlere yüklediler. General Davie’nin eski olduklarına karar verdiği çok miktarda askeri donanım yakıldı.”[16]

 

İbrahim Bey ve Arkadaşlarının Tutuklanarak Batum’a Gönderilmesi

 

Parlamento baskının ardından İngilizler İbrahim Bey ve daha önce adlarını saptadıkları 12 kişiyi tutukladılar[17] ve Cenubi Garbi Kafkas Hükümetini dağıttılar.[18]Richard Hovannisian tutukluların aslında 10 kişi olduğunu, İstasyonda bunlara dört kişi daha eklendiğini belirtir ve bu dört kişinin hiç hesapta yokken şehirde meydana gelen küçük çaplı bir çatışma sırasında yakalanarak istasyona getirildiğini ancak Tiflis’te yapılan sorgulamada 14 kişinin ikisinin serbest bırakılarak Kars’a döndüğünü[19] yazar. Listede, Hariciye Nazırı Fahrettin Bey'in de ismi bulunuyordu, Fahrettin Bey, Yakup Şevki Paşa'dan askeri yardım almak amacıyla Erzurum’a gönderildiği için, son andan kurtulmuştu.

İngilizler, Kars’ın işgal edildiğini ve Hükûmetin dağıtıldığını, yayınladıkları birkaç beyanname ile halka duyurdular. Bu beyannamelerden ilki, 12 Nisan 1919 günlü, General Davie’ye ait olan, Rusça bir belgeydi. Beyannamede; bu tarihten itibaren, Kars’ın İngilizler tarafından işgal edildiği; şehrin, İngiliz Askeri Valisi Binbaşı Preston tarafından yönetileceği; sivil halkın silah taşımasının ve akşam 7.30’dan sonra dışarı çıkmasının yasak olduğu belirtiliyordu. Kaymakam Preston imzasını taşıyan diğer bir beyanname 13 Nisan 1919’da hazırlanmıştı. “Ardahan, Oltu, Sarıkamış, Kağızman ve Karaurgan Ahalisine İlan” başlığını taşıyan bu beyannamede; halkın elinde bulunan bütün silahların, 16 Mayıs’a kadar belirtilen yerlere teslim edilmesi isteniyor ve bu tarihten sonra, silah ve cephane bulunduran kişilerin divanı harbe verileceği bildiriliyordu.[20]

İngiliz Kafkas Ordusu Başkumandanı General Thompson’un, 10 Nisan 1919’da Tiflis Şark Matbaası’nda bozuk bir Türkçe ile bastırdığı diğer bir beyanname ise, 13 lisan 1919’da uçaklarla şehre dağıtıldı. Bu beyannamede; İngilizlerin, asayişi sağlamak için Kafkasya’ya geldiği; Kars Şurası’nın, bu asayişi bozduğu için ortadan kaldırıldığı; ahalinin, bundan sonra İngiliz askeri yetkilisinin emrine uyarak, işiyle gücüyle uğraşması gerektiği; bölgeyle ilgili son kararın Sulh Konferansı tarafından verileceği[21] belirtiliyordu.

Bu noktada özellikle bir konuyu okurun dikkatine sunmak istiyorum. Ulaştığım çalışmalar kapsamında Malta’ya sürgün edilen Millî Şura üyelerinden iki ismin İngiliz arşiv kayıtlarında yer almadığına ilişkin kimi değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu iki isimden birisi Pavlo Camusev [Kayıtlarda 2714] diğeri Vafiades Stefani [Kayıtlarda 2726]’dir. Kısa bir süre önce internet üzerinden ulaştığım İngiliz arşivinde Kars’ta tutuklanıp Malta’da indirilen 11 ismin tümü 4 Ağustos 1919 tarihli yazı ve ekindeki listede yer almaktadır. Söz konusu listeyi [Belge 1a-1b] aşağıda sunuyorum.[22] Adı geçen belgedeki sıraya göre göre 13 Nisan 1919’da İngilizler tarafından tutuklanan kişiler unvanlarıyla birlikte aşağıda sıralanmıştır.

1. Hükümet Reisi Cihangiroğlu İbrahim Bey

2. Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) Cihangiroğlu Hasan Han Bey

3. Rum Üye Pavlo Camusev [Camuşov]

4. Rum Sosyal Yardım Bakanı Vafiades [Stefani]

5. Rus Üye (Başka kaynaklarda Polonyalı) Rachinsky [Matroi]

6. İaşe [Gıda] Bakanı Yusuf Bey Yusufov [Yusufoğlu]

7. Emniyet Müdürü Tevhidddin Mamilof

8. Kars Polis Komiseri [Salahoğlu] Musa Bey

9. PTT Umum Müdürü [Mehmedoğlu] Muhlis Bey

10. [Maliye-Nezareti üyesi] Cihangiroğlu Aziz Bey (Malta’da yetkililere resmi bir konumunun olmadığı belirtilmiştir.)

11. Kars Valisi Mehmet Alibekov [Mehmet Bey Alibeyzade]

12. Dahiliye Nazırı Ali Rıza [Ataman] Bey (Malta’da tutsak edilenler içerisinde yoktur.) İstanbul’a getirilmiş sonra İngiliz yetkililer, XII. Tümen’in Kars’tan çekilirken mevkii müstahkemdeki telsiz istasyonunu yakması hakkında bilgi edinme amacıyla Ali Rıza Bey’i Batum’a göndermeye karar vermiştir. Bu olaydan sorumlu tutulan tümen Komutanı Bakırköylü Ali ve Erzurumlu Kara Dursun Bey’de sorgulanmak üzere İstanbul’dan 29 Mayıs’ta Batum’a gönderilmiştir. Ali Rıza Bey oradan kaçarak kurtulmuştur.[23]

Listenin 5. Sırasında yer alan Simon Rachinsky pek çok kaynakta Polonyalı Göçmen üye sıfatıyla tanımlanmıştır. Ancak Rachinsky İngiliz belgelerinde Rus üye olarak kayıtlara geçmiştir.

Ahmet Emin Yalman, hatıralarında Malta’da Polveristan’daki tanıklıklarını aktarırken Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti üyelerinden de söz eder. Sait Halim Paşa’nın hizmetçisi Yemenli İslam’ın tutuklu Milli Şurâ üyeleri içinde bir terziyle kurduğu mütevazı şirketin faaliyetlerine değinerek şunları yazar:   

“(…) İslam Polverista’nın tellâlı idi. Kimin satılık bir şeyi olsa İslam’a verir, sattırırdı. İslam kurabiye gibi şeyler yanında satmak için birisiyle bir şirket de kurmuştu, fakat asıl mühim işi Kafkasyalı bir Rus terzi ile olan şirketti. Bu Rus terzi, Kars Muvakkat Hükümeti’nin kurulmasıyla ilgili olmasından dolayı İngilizler tarafından Malta’ya sürülmüştü.”[24]

Yalman’ın sözünü ettiği “Rus terzi” az önce belirttiğimiz gibi kaynaklarda Polonyalı olduğu bildirilen Rachinsky’den başkası değildir.  

Ahmet Emin Yalman, Karslıların “on on iki kişilik bir grup olduğunu” belirtir, uzun bir süre kendilerini arayan soran olmadığı için şaşkınlığını ifade ederek şaka yollu bir anlatımla “Malta’ya yollandıktan sonra orada unutmuşlardı.” Der. En sonunda “Karslılar da hepimizle beraber serbest bırakıldılar”[25] diye de not düşer.

Meclisten çıkarılan İbrahim Bey ve diğer Hükûmet yetkilileri, daha önce hazırlanmış olan zırhlı   otomobillere bindirilerek, doğruca istasyona götürüldüler. Yanlarına hiçbir şey almalarına izin verilmemişti. İngiliz Askeri Yetkilisi, İbrahim Bey ve arkadaşlarına her nereye sevk edilirlerse edilsinler, her türlü gereksinimlerinin karşılanacağını, para ve eşya olarak hiçbir zahmet çekmeyeceklerini, İngiliz Hükûmeti adına bildirdi. Ancak buna karşın tutuklular gerek yolculuk sırasında gerekse Malta’da tutuklu bulundukları yıllarda pek çok sıkıntı ve sefalete maruz kaldılar. Cihangiroğlu İbrahim Bey İngiliz askeri yetkilisinin verdiği bu söze dayanarak, sıkıntılarının giderilmesi için pek çok kez dilekçelerle İngiliz yetkililere başvurdu. Ancak, bunların hiçbirine yanıt alamadı.

İngilizler, Cihangiroğlu İbrahim Bey ve diğer hükûmet yetkililerini tutukladıktan sonra ev ve eşyalarını da yağma ettiler. Kadınların eşyalarına varıncaya kadar, her şeye el konuldu.  Dahası Kars ve çevresinden toplanıp gasp edilmiş eşyayı satmak ve sergilemek için, Kars’ta bir pazar kuruldu ve kadınların iç çamaşırları dahi bu pazarda sergilendi.[26]

Kars istasyonunda, tutuklu hükûmet üyelerini götürmek üzere, bir saat kadar bekletilen bir trene bindirildiler. Gümrü’den gelen silahlı bir Ermeni treninin Kars’a gelmesinin ardından İbrahim Bey ve arkadaşları saat 7’de Gümrü’ye doğru hareket ettiler. Tren, gece yarısı Gümrü’ye ulaştı. İstasyonda, tutukluların sevki için görevlendirilen İngiliz subayı, İbrahim Bey ve arkadaşlarının silahlarına el koydu. Bir başka İngiliz subayı bir Ermeni işçisiyle birlikte vagona girdi. İbrahim Bey’in yanına gelerek hakaret ve küfürler yağdırdı. Elindeki silahı, alnına dayayarak istasyon komutanı olduğunu, kendilerine her türlü işkenceyi yapacağım söyledi. İbrahim Bey’i göğsünden tutup koynundaki tüm paralarını aldı, daha sonra Rusça küfürlerine devam ederek, vagondan çıktı.[27]

Tutukluları taşıyan tren, gece yansı Gümrü’den ayrıldı. 14 Nisan sabahı, saat 11’de Tiflis’e ulaştı. İbrahim Bey ve arkadaşları, İngiliz Kafkas Ordusu Kumandanı General Thompson’ın, istasyona gönderdiği bir heyet tarafından sorguya çekildiler. Öğlenden sonra saat 3’te bir Ermeni tercümanla birlikte, bulundukları vagona gelen Erkan-ı Harbiye Reisi de İbrahim Bey’i sorguladı.[28] 

Mamilof’un verdiği bilgilere göre; 13 Nisan akşamı, saat 4’te, Kars’tan, ikinci bir tren, Tiflis'e gelmişti. Bu trende, üç kişi bulunuyordu. Bunlardan birisi; Cihangiroğlu İbrahim Bey’in büyük kardeşi Aziz Bey’di. Bu üç kişi ayrı bir vagona yerleştirilmişti.[29]

Tutukluları taşıyan tren, 14 Nisan akşamı, Tiflis’ten ayrılıp 15 Nisan sabahı Batum’a ulaştı. İbrahim Bey ve arkadaşları, İngiliz asker temsilcisinin ofisine götürüldü. Kars'tan Batum’a kadar devam eden uzun yolculuk boyunca, birçok hakaretlere maruz kalan tutuklular, 15 Nisan’da, Batum’dan İstanbul’a gönderilmek üzere bir vapura bindirildiler. Aslında, İstanbul’da bulunan General Milne Şura liderlerinin sorgulanmak üzere bir süre daha Batum’da tutulmalarını emretmişti. Ancak bu emri bildiren telgraf, zamanında Batum’a ulaşmadığı için, General Thompson, tutukluların bir an önce İstanbul’a gönderilmeleri konusunda acele etmişti.

Dağıtılın Cenubigarbi Kafkas Hükümeti’nin Reisi Cihangiroğlu İbrahim Bey ve diğer yetkililer, bir vapurun, hayvanları taşımak için kullanılan bölümüne yerleştirilip İstanbul’a gönderildi.

 

İbrahim Bey ve Arkadaşlarının Arapyan Han Günleri

 

15 Nisan 1919"da Batum'dan ayrılan vapur, 19 Nisan’da İstanbul’a vardı. Bir gün sonra Cihangiroğlu İbrahim Bey ve arkadaşları, Arapyan Hanı’na yerleştirildiler. İstanbul’da bulundukları 45 gün boyunca, burada alıkonuldular.

Tutuklular, Arapyan Hanı’nda kaldıkları günlerde, büyük ölçüde para sıkıntısı çektiler. İbrahim Bey, kardeşi Hasan Han’ı borç verdiği kişilerden paralarını alması için gönderdi. Ancak alacaklarını tahsil edemediler. Dağıtılın Cenûbî Garbi Kafkas Hükümeti’nin delegeleri Ali ve Asaf Beyler de o sırada bulundukları İstanbul’da tutukluların yanlarına gelmedikleri gibi bir yardımda da bulunmadılar.

Arapyan Hanı’nda İbrahim Bey ve arkadaşlarına yardım eden birkaç kişiden birisi Erzurum’da bulunan Fahrettin Bey’dir. Hükûmetin dağıtıldığını ve üyelerinin tutuklandığını çeşitli kaynaklardan öğrenen Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti’nin Hariciye Vekili Fahrettin Bey, bir taraftan, İstanbul’da bulunan İtilaf Devletleri temsilcilerine telgraflar göndererek olayı protesto etmiş; diğer taraftan, tutuklu arkadaşlarına para göndererek kimi girişimlerde bulunmuştur.

Tutuklular, Arapyan Hanı’nda kaldığı 45 gün boyunca, bazı kişilerle görüşüyor onlardan bilgiler alıyordu. Öte yandan, İstanbul’da bulunan bazı Hıristiyan unsurlar, Arapyan Hanı’na gelerek, İbrahim Bey ve arkadaşlarını psikolojik baskı altına almak[30] istiyorlardı.

 

Tutukluların Arapyan Han’dan Malta’ya Sevki

 

28 Mayıs 1919’da tüm tutuklular Arapyan Hanı’ndan Malta’ya hareket etmek üzere bekliyordu. Onları, rıhtıma yanaşmış olan küçük bir vapura bindirdiler. Burada, bir saat kadar bekletildiler. Bu sırada, İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup olan 67 kişi Bekirağa Bölüğü’nden çıkarılarak, İbrahim Bey arkadaşlarının bekletildiği küçük vapura getirildi. Yeni tutukluların yerleştirilmesinden 15 dakika sonra, vapur hareket etti ve Sarayburnu’nda büyük bir vapura yanaştı.

Vapurda, tam 78 tutuklu bulunuyordu. Bunlardan 11’i Kars’tan getirilmişti. Diğer 67 kişi ise, ittihat ve Terakki’nin ileri gelenlerinden oluşuyordu. Küçük vapur, Sarayburnu’na yanaştıktan sonra, içinde bulunan 78 tutuklu, “Prenses Ena” adındaki bir İngiliz gemisine nakledildi. Esirler, geminin kıç tarafındaki küçük bir güverteye doldurularak, önlerine bir ip çekildi.

Geminin içindeki tutuklular, ne yapacaklarım bilemez halde, vapurun kömür almasını beklerken, etrafları sandallarla sarıldı. Bu sandallar, efendilerini görmeye gelen İttihat ve Terakki temsilcilerinin akrabalarını taşıyordu.

Bütün hazırlıkların tamamlanmasının ardından Prenses Ena Gemisi, Çanakkale Boğazı’na doğru yol almaya başladı (28 Mayıs 1919). Vapur hareket edince, tutsakların önüne çekilen ip kaldırıldı. Böylece daha rahat hareket etmeye başladılar. İçlerinden kimileri daha sonra kamaralara yerleştirildi.

Vapur o gece, durmaksızın ilerledi. Sabahın erken saatlerinde Çanakkale Boğazı’nı geçti. 29 Mayıs akşamı, Limni Adası’nın Mondros Limanı’na yanaştı. Gemide bulunan tutuklulardan 12 kişi, Mondros Limanı’nda bırakıldı. Bunlar, Amiral Calthorpe’un “Birinci Sınıf” diye nitelediği, İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleriydi.  Mondros Limanı’nda bu 12 kişiyi bırakan gemi, ertesi gün saat 4’te, Limni Adası’ndan ayrılarak Malta’ya doğru yoluna devam etti.[31]

 

Salvator Kalesi’nde Yaşananlar

 

Prenses Ena Gemisi, üç günlük bir yolculuktan sonra, 2 Haziran 1919’da Malta limanına gelerek demir attı. (Belge 2/2’de tutukluların geliş tarihi yer almaktadır.)

İngilizlerin, Kars’ta tutuklayıp Malta’ya sürdükleri Şura üyelerinin sayısı 11’di. Bunlar arasında, 2 Rum üyeyle İngiliz kayıtlarında Rus olarak geçen, diğer kaynaklarda “Polonyalı göçmen” olarak tanımlanan bir üyede vardı. Malta’ya sürülen Milli Şura üyelerinin İngiliz kayıtlarında verilen numaraları ve adlan şöyledir:[32]

2713- Cihangiroğlu Aziz Bey,

2714- Pavlo Camuşov,

2715- Cihangiroğlu Hasan Han,

2716- Mehmet Bey Alibeyzade,

2717- Cihangiroğlu İbrahim Bey,

2720- Salahoğlu Musa Bey,

2721- Yusufoğlu Yusuf Bey,

2722- Tevhiduddin Mamilof,

2725- Simon Racinski,

2726- İstefan Vafiyedin,

2727- Mehmetoğlu Muhlis Bey.

Limana giren vapur, iki saat kadar, hareketsiz bir şekilde bekledi. Etrafta, büyük taş binalar göze çarpıyordu. Hiç kimse, ne gibi bir işlem göreceklerini kestiremiyordu. Bir süre sonra, vapurun yanına, ziftli bir mavnanın yanaştığı görüldü. İngiliz askerleri, Türk tutsakları bir güverteye toplayarak, son bir yoklama yaptılar. Daha sonra, tutsaklar, mavnaya yerleştirmeye başladılar. Mavnanın içinde iyice sıkıştırıldıktan sonra, vapurda kalan eşyaları un çuvalı gibi üzerine atılmaya başlandı. Başlarına yağmur gibi yağan bu eşyalardan sakınmalarına olanak yoktu. Türk tutsakların bu durumu, İngilizlerin o kadar hoşuna gitmişti ki, tabloyu torunlarına bir “medeniyet manzarası” gibi göstermeyi hayal eden bir İngiliz askeri, fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyordu.[33]

Bu utanç verici işlem tamamlandıktan sonra, küçük bir römorkör, mavnayı çekmeye başladı. Limanın sağ tarafında, yüksek bir zemin üzerinde, şehir görünüyordu. Solda ise, orta zamanlardan kalma, taş suratı, “kaim ve haşin” ifadesi ile, bir kale bulunuyordu. Tutsakları taşıyan mavna, şehrin ters yönünde ilerlemeye başladı ve küçük limanı andıran bir körfeze girdi. Esirler karaya çıkar çıkmaz, rıhtımın üzerinde dizili askerler, sert bir komutla, tüfek namlularına fişek sürmeye başladılar.

Malta Adası’na çıkarılan tutsaklar 3 saat kadar güneş altında bekletildi. Yolda, fırtınaya yakalanan kimileri hastalanmıştı. Açlık ve susuzluktan perişan hale gelen tutsakların şimdi de güneş altında bekletilmeleri, dayanılmayacak bir haldi. Kars Şurası üyelerinden Yusuf Bey, bu duruma dayanamayarak, yere yığıldı. Yusuf Bey’i ve fenalaşan birkaç kişiyi, eşyaların yüklendiği kamyonlara bindirdiler. Rıhtımdaki işlemler tamamlanınca, dörder sıra halinde dizilen tutsaklar, süngülü muhafızlar tarafından çevrilmiş bir halde, kamyonların arkasından ilerlemeye başladı. Düz bir sokakta bir süre yürüyen tutsaklar, daha sonra, dik yokuşları tırmanmaya başladılar. Sonunda, kasabadan çıkarak, boş bir araziye geldiler. Son bir gayretle bir yokuş daha tırmanıp eski bir kale kapısının önünde durdular. Bu kale, ünlü Salvator Kalesi’ydi.

Salvator Kalesi’nde yapılan ilk iş, tutsakların aranmasıydı. Üzerinde bulunan bütün eşyalar alındı. Özellikle, “mürekkep lavantaları ve saç boyaları”na el konuldu. Kitaplar ise, teker teker gözden geçirilerek, sahiplerine iade edildi.[34]

Türk tutsakların Salvator Kalesi’ne getirilmesinden yaklaşık bir saat sonra, dört kişilik bir İngiliz heyeti gelerek, yerleştirme işiyle ilgilendi. İsimler sırayla okunup, büyük kışlanın üst tarafından itibaren yerleştirilmeye başlandı. Cihangiroğlu İbrahim Bey ve Kars’tan getirilen diğer tutsaklar, en güneydeki odaya yerleştirilmişti. Bir kısmı, yanlarında yatak getirmemişti. Zaten, İbrahim Bey ve arkadaşlarının böyle bir olanağı yoktu. Söz konusu kişilere ot minder, ot yastık ve battaniye verildi. Ardından da her kâse, çatal, kaşık ve demir bıçak dağıtıldı.

Salvator, dört tarafı yüksek duvarlarla çevrili eski bir kaleydi. Bu kale, kimi yerlerde iki, kimi yerlerde de üç kat olarak, art arda yapılmış surlardan oluşuyordu. Tutsakların girdiği kapı, batıya bakıyordu. Buradan, küçük bir geçitle, ikinci kapıya geçiliyordu, ikinci kapının iç tarafında, ortasında birkaç yaban ağacı bulunan, küçük bir bahçe vardı. Bu bahçenin yarısı, tel örgülerle çevrilmişti. Dış tarafında ise, nöbetçiler devriye geziyordu. Tutsakların burada dolaşmalarına izin verilmişti. Bahçenin arka tarafında dar ve uzun bir bölüm vardı. Akşamları buraya çıkması yasaktı. Saat 5’te bu kısımla bahçenin arasındaki kapı, kapatılıyordu. Tuvaletler de bu kısımda bulunuyordu. Bu durum, oldukça rahatsız ediciydi.

İbrahim Bey ve arkadaşları, altı ay altı gün, Salvator Kalesi’nde kaldı. Buraya yerleştirildikten sonra, yaklaşık üç ay, hiç dışarı çıkarılmadılar. Üç ay geçtikten sonra, İbrahim Bey ve arkadaşları, nöbetçi muhafızlar eşliğinde, iki saati geçmemek koşuluyla, haftada iki kez dışarı çıkarılıyordu. İbrahim Bey, Salvator Kalesi’nde geçirdiği günleri, şöyle anlatıyor:

“Salvador’da bizleri altı ay altı gün mahpus eylediler. Her nereye arzuhal verdik ise hiçbirine cevap bile vermediler. Yirmi beş kişiyi bir büyük kışlaya doldurmuşlar, kimisi uyur, kimisi geceler işret kullanıyor, kimisi bağırıyor. Banlardan başka da Mehmet Bey namında, insana benzemeyen biri var idi. Uyuyan zamanı çırılçıplak oluyor da öyle yatıyor. Bundan ilave de içeriye de abdest bozuyor. Söyledik olmadı. Dövdük olmadı.

“…"

“Üst başımız dökülüyordu. Ben kendime bir kat elbise, beş buçuk liraya yaptırdım, Yusuf Hasan Beyler, köhnelerin içinde geçindi. Orada çektiğimiz günleri, Cenabı Allah dünyada kimsenin başına vermesin.”

Salvator Kalesi’ndeki Türk tutsaklar hem vakit geçirmek hem de adaya getirilen İngilizce Times Gazetesi’ni okuyup anlayabilmek için, dil eğitimine başlamışlardı. Türklerin kampında bulunan bir Alman, isteyenlere İngilizce öğretmek için Salvator Kalesi’ne gelip gidiyordu.

Tevhiduddin Mamilof da İbrahim Bey gibi, aynı dertlerden yakınıyordu. Ona göre, kendilerinin hiç parası olmadığı halde, İstanbul’dan getirilen İttihatçıların bu konuda hiçbir sıkıntısı yoktu. ‘‘Osmanlı vatanperverlerinden” kabul edilen bu kişiler, İstanbul’dan yeni elbiseler sipariş ediyorlar, aralarında yemek sohbetleri yapıyorlar ve boş zamanlarında top oynuyorlardı.

Cihangiroğlu İbrahim Bey ve arkadaşları, diğer tutsaklarla birlikte, 8 Aralık 1919 Pazartesi günü Salvator Kalesi’nden alınarak, Vardala’ya götürüldüler. Vardala Kalesi, büyük bir kervansarayı andırıyordu. Ortasında kocaman bir avlu vardı. Salvator Kalesi’nden buraya getirilen esirler, yolda Limni Adası’nda bıraktıkları arkadaşlarıyla Vardala’da buluşarak hasret giderdiler.

Vardala’daki Türkler, 6 Ocak 1920’de, Yeni Vardala ve Polveriste kışlalarına nakledildiler. Cihangiroğlu İbrahim Bey ve Karslı arkadaşları, Polveriste’ye nakledilen esirler arasında bulunuyordu.

 

İbrahim Bey’in Malta’da Özgürlük Arayışları

 

Cenûb-î Garbî Kafkas Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cihangiroğlu İbrahim Bey, tutuklanarak Malta’ya sürülmesinin, tamamen haksız bir olay olduğuna inanıyor ve bu konuda, İngiliz yetkililerine dilekçeler yazarak, serbest bırakılmalarını talep ediyor ve suçunun ne olduğunu soruyordu.

18 Aralık 1919’da Malta’daki İngiliz Valisi’ne yazdığı dilekçede, “(…) Sekiz aydan beri -kaz sürüsü gibi- bir mahbese kapatıldığını ne soran ne de arayan” olduğunu ifade ediyor, “Ne yapacaksanız bir an önce yapın!” diye haykırıyordu.

İbrahim Bey bu başvurularının hiçbirine yanıt alamadı.

Aslında İbrahim Bey'in Malta’ya sürülmesinden yaklaşık yedi ay sonra yazılmış bu dilekçe, her satırıyla, bir ibret vesikasıydı.

İngilizler, onun istediği yardımı yapmadıkları gibi, dilekçesine cevap bile vermediler. Zira, dilekçede sorduğu sorulara, ne yanıt vereceklerini bilmiyorlardı.

Tutuklu hükümet üyelerinden Mehmet Bey Alibeyzade de 16 Ekim 1919 tarihinde bir İngilizlere bir dilekçe vermiş, dilekçesinde Kağızman’da bulunan ailesinin yabancılar arasında “anasız babasız kaldığını ve bakacak kimselerinin olmadığını” belirterek açlıktan ölecek günahsız yavruları için serbest bırakılmasını “insanlık adına yalvarıyorum”[35] diyerek talep etmiştir. Ancak Mehmet Bey’de İbrahim Bey gibi dilekçelerine hiçbir yanıt alamamıştır.  

İngilizlerin Malta sürgünlerinin bir bölümü için yükleyecekleri belirli bir suç yoktu. Bunun için, tutukluları belirli gruplara ayırmaları ve onlara bazı suçlar isnat etmeleri gerekiyordu.

İngiliz Yüksek Komiserliği, 6 Aralık 1919’da Malta sürgünlerinin, suç sınıflarına göre ayrıntılı bir listesini yaptı. Sürgünler, (A), (B), (C) olmak üzere üç gruba ayrılıyordu:

A- Zulüm yapmış olmakla suçlananlar (16 kişi)

B- Zulüm yapılmasına göz yummuş olmakla suçlananlar (17 kişi)

C- Zulüm politikasıyla ilişkileri bulunduğu söylenemeyecek olanlar (Çoğunlukla mebus 21 kişi).[36]

Toplam 54 kişiden oluşan bu üç grup, ilk sürgün kafilesinin tümünü kapsamıyordu. Örneğin, Kars’tan getirilen 11 kişi, bu grupların hiçbirine dahil edilmemişti. Demek ki İngilizler, Cihangiroğlu İbrahim Bey ve arkadaşlarını zulüm yapmakla suçlayamıyorlar ve hangi suça dayanarak yargılayacaklarına henüz bilmiyorlardı.

İngiliz yetkilileri, Kutül-Amare ile Resuleyn arasında İngiliz tutsaklarını yürütmüş olan fakat henüz isimleri saptanmamış bulunan subayların da bu listeye alınacaklarını bildiriyorlardı. Bilindiği gibi Cihangiroğlu İbrahim Bey, I. Dünya Savaşı sırasında, Kutül-Amare’de tutuklanmış olan İngiliz tutsakların naklinde görev almıştı. Ancak, bu konuda herhangi bir işlem yapılamadı.

Milli Şura sürgünleri Polvariste’ye götürüldüklerinde ilk zamanlar, asker gözetiminde dolaşmalarına izin veriliyordu. Daha sonra, çarşıya çıkabilmeleri için, bir çeşit izin belgesi verildi. Bu fırsattan yararlanan birkaç kişi kaçmayı başarmış, yaşananların ardından yaklaşık bir ay kadar, dışarı çıkma yasağı getirilmişti.

İbrahim Bey ve arkadaşlarının Malta’ya getirilmesinin üzerinden, yaklaşık 10 ay geçmişti. 24 Mart 1920’de, İngiltere Hükûmeti tarafından, Polvariste’de alıkonulan Milli Şura üyelerine bir tebliğ gönderildi. Bu tebliğde; Kafkasya’da bulunan İngiliz temsilcisinden bir yazı geldiği, bu yazıda, Cihangiroğlu İbrahim Bey ve arkadaşlarının yanlışlıkla Malta’ya sürgün edildiği belirtiliyordu. İbrahim Bey ve yanındakiler, Kafkasya’da kefil göstermek koşuluyla, memleketlerine gönderilecekti. Tutuklular ise, Azerbaycan’da bulunan ailelerini, kefil olarak gösterdiler. 5 Haziran’da Kamp Kumandanı tarafından gönderilen bir haberde; Kars Şurası üyelerinin serbest oldukları ve ilk vapurla Malta’dan ayrılacakları bildirilmişti. Fakat, beklenen vapur bir türlü gelmedi. Cihangiroğiu İbrahim Bey ve arkadaşlarının bu konudaki başvuruları sonuçsuz kaldı. Ayrıca, Milli Şura üyelerinin vapur kiralayacak kadar paraya sahip olmamaları, onları daha da çaresiz hale getiriyordu. Aradan birkaç gün geçince, Kamp kumandanından yeni bir haber geldi. Buna göre; bu sıralarda Kafkasya’da Bolşevik hareketi başladığından, esirlerin şimdilik gönderilmesi sakıncalı görülüyordu.

Kars Şurası üyelerinin kurtuluş umudu, bu son haber üzerine kaybolmuştu. Ancak İbrahim Bey ve arkadaşları, bu fırsatı değerlendirmek istiyordu. Derhal Kamp kumandanına bir dilekçe yazarak, Kafkasya’ya gönderilmeleri tehlikeli ise, İstanbul’a gönderilmelerini, eğer orası da olmazsa, İngilizlerin uygun gördükleri herhangi bir yere gitmeye razı olduklarını bildirdiler. Ancak, Kars’tan getirilen Pavlo Camuşof, Simon Raçinski ve İstefan Vafiyedin, Cihangiroğlu İbrahim Bey ve arkadaşlarının bu dilekçesine karşı çıktılar. Bu kişiler, Kamp Kumandanına başvuruda bulunarak İstanbul’a gitmek istemediklerini bildirdiler. Bu itiraz, Cihangiroğiu İbrahim Bey ve yanındaki Türk esirlerinin kurtuluş umutlarını tamamen kaybolmasına neden oldu.

Cihangiroğlu İbrahim Bey, Malta’da geçirdiği sürgün günlerinde, birçok zorlukla karşılaştı. Aç ve susuz kaldığı günler oldu. Kendisinin ve arkadaşlarının serbest bırakılması için yaptığı tüm başvurular, karşılıksız bırakıldı. Bu konuyla ilgili olarak, hatıralarında şunları yazıyor:

“(İngilizler) bugüne kadar, aç susuz bizleri Malta Adası’nda sakladılar. 1337 (1921) tarihine kadar, her ne kadar İngilizlere arz ve müracaat eyledik ise, hiçbirine bir haber vermediler. İngiliz milleti, dünya yüzünde kendilerinden başka hiçbir insana ehemmiyet vermezler. Her ne söyler ise, hepsi de yalan. Bir İngiliz neferi başka millete bir şey yapmış olsa, ondan dolayı bin defa müracaat eylesen, bir fayda vermez.”

Milli Şura üyeleri, Türkiye’nin en uzak bölgesinden alınarak Malta’ya getirilmiş kişilerdi. Bu kişiler, bir meclis toplantısı sırasında, aniden tutuklanarak Kars’tan çıkarılmış, bütün yakınlarını arkalarında bırakmışlardı.

Cihangiroğlu İbrahim Bey, Erzurum’da bulunan Fahrettin Erdoğan’la olanaklar ölçüsünde haberleşerek, doğuda meydana gelen olaylarla ilgili bilgi alıyordu.

Mustafa Kemal Atatürk, Malta’ya sürgün edilenleri endişeyle izliyor, bu durum hem insan haklarına aykırıydı hem de Anadolu’da başlayan Millî Mücadele’ye vurulmuş bir darbe olarak görüyordu. Bu nedenle tutukluların serbest bırakılması için, eline gecen her fırsatı değerlendirdi.

 

Sonuç

 

Malta sürgünleri konusundaki görüşmeler 7 Mart 1921 günü Londra’da başladı. Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, 21 İngiliz tutsağına karşılık, Malta’da bulunan 120 Türk tutsağının serbest bırakılmasını istedi. İngiliz yetkililer, bu teklife yanaşmadılar. Bekir Sami Bey, kimi arkadaşlarının etkisiyle, kendisine verilen talimatın dışına çıktı. 11 Mart’ta, yeniden başlayan görüşmelerde bazı Türk esirlerinin İngilizlerin elinde kalmasına razı oluyordu.

16 Mart 1921’de imzalanan antlaşmaya göre, Türkiye’de alıkonulan İngilizler derhal serbest bırakılarak, İstanbul’a gönderilecekti. İngiltere Hükûmeti elinde bulunan Türk tutsaklar da en kısa zamanda serbest bırakılacaktı. Ancak savaş süresince, savaş yasalarını çiğnemek ya da adam öldürmek suçlarından yargılanmaları kararlaştırılan Türk tutsaklar serbest bırakılmayacaktı.

Anlaşmanın ek maddelerinde, Anadolu’daki 22 İngiliz tutsağına karşılık Malta’da bulunan 64 Türk tutsağın serbest bırakılması öngörülmüştü. İngilizlerin serbest bırakacağı tutsaklar arasında Kars’tan getirilen 11 kişi de yer alıyordu. Malta’da kalacak olan 54 Türk sürgünü ise uluslararası mahkemelerce yargılanacaktı.

İlginç bir rastlantı olsa gerektir. Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti’nin yıkılışından tam iki yıl sonra yani 12 Nisan 1921’de İngiliz Hükümeti içlerinde İbrahim Bey ve sekiz arkadaşının bulunduğu 40 kişiyi serbest bırakmaya karar verdi.[37] Sözü edilen kişiler 30 Nisan 1921’de iki İngiliz gemisine bindirilerek İtalya’nın Toronto Limanı’na indirildi.[38] Milli Şura üyelerini taşıyan gemi 23 Mayıs 1921’de Trabzon Limanı’na ulaşmıştı. Bu arada İbrahim Bey Mustafa Kemal’e şükranlarını ifade etmek üzere bir telgraf çekmişti. Ancak Trabzon’da kalmadıkları için cevabi telgrafı alamamıştı. Aynı gün Trabzon’dan Batum’a, 2 Haziran’da da Tiflis’e çıkan İbrahim Bey 13 Haziran’da Bakü’ye geçti. 1921 Temmuz başında Kars’a ulaşarak iki yılı bulan sürgün yaşamını noktaladı. 9 Temmuz 1921’de yapılan seçimlere katılıp Belediye Başkanı oldu.



 

[1]Bülent Tanör, Türkiye’de Kongre İktidarları, YKY, İstanbul, 1998, ss. 195-202.

[2]Sezai Yazıcı, “İngiliz Emperyalizminin Boğduğu Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti”, Cumhuriyet, İstanbul, 12 Mayıs 2002.

[3]Richard G. Hovannisian, The Republic of Armenia, Vol. I, The First Year 1918-1919, University of California, Los Angeles, s. 203. Ahmet Ender Gökdemir, Cenûb-î Garbî Kafkas Hükûmeti, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1998, ss. 83-84.

[4]Richard G. Hovannisian, agy, s. 204.

[5]Ahmet Ender Gökdemir, agy, s. 87.

[6]agy, s. 88.

[7]Nusret Sait Dilek, Alirıza Ataman Bey (Cenûbî Garbî Kafkas Hükümeti Dahiliye Nazırı), Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2001, s. 2001. Murat Küçükuğurlu, Cihangiroğlu İbrahim Bey, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2000, s. 113. Richard G. Hovannisian, agy, s. 204.

[8]Fahrettin Erdoğan, Türk ellerinde Hatıralarım, İstanbul, 1954, s. 184.

[9]Richard G. Hovannisian, agy, s. 208.

[10]Murat Küçükuğurlu, agy, s. 134.

[11]agy, s.137.

[12]Hovanissian, hükümetin yıkılışına ilişkin 12 Nisan 1919 tarihini verirken Tarık Zafer Tunaya (Türkiye’de Siyasi Partiler:1859-1952, İstanbul, 1952, s. 488.) ve Cevat Dursunoğlu’nun (Millî Mücadelede Erzurum, Ankara, 1946, s. 46-47.) bu tarihi 19 Nisan olarak yazdıklarını belirterek eleştirir. bkz. Richard G. Hovannisian, agy, s. 222.

[13] Parlamentoya yapılacak baskın öncesini Hovannisian biraz daha farklı olarak şöyle anlatıyor: General Davie ve Yarbay Preston, dışarıda kalan İngiliz karakollarını güçlendirmek üzere Gurka müfrezeleri gönderdi ve Şurâ’ya karşı nihai adımlarının hazırlıklarını tamamladı. Şura’nın kaza liderlerini silahlanma ve Ermenilerin geri getirilmesine yönelik her nevi çabayı engellemeleri çağrısına dair gelen istihbarat haberleri onları fazlaca endişelendirmemişti. Davie, arada sırada yerel hükümetten kişilerle görüşmüş ve hükümet toplantısının, meclisin, haftada üç öğleden sonra bir araya geldiğini öğrenmişti. Kurmay subaylarından ikisi plan hakkında bilgi edinmek için 10 Nisan’daki toplantıya katıldı. Daha sonra Yarbay Preston Şura’ya kimi yaşamsal önem taşıyan bilgileri paylaşmak üzere 12 Nisan Cumartesi günü yapılacak olan toplantıya katılacağını bildiren bir yazı gönderdi. Bkz. Richard G. Hovannisian, agy, s. 217.

[14]Count Ahmet Ender Gökdemir, agy, s. 156, Murat Küçükuğurlu, agy, s.148. Parlamentonun basılıp hükûmetin dağıtılması olayını Erzurum'da görevli bulunan Hariciye Nazın Fahrettin Erdoğan daha farklı anlatmaktadır. Fahrettin Bey'e göre İngilizler 12 bin İskoçyalı ve Yeni Zelandalı askerleri, mevkii müstahkemlere yerleştirdikten sonra. Kars’ın yüksek binalarından balkonlarına ve köşe başlarına da makineli tüfekler yerleştirerek, meclis müzakerede iken bir İngiliz subay, bir bölük İngiliz askeri ile meclisin etrafını kuşatmıştır. Bir subay, toplantı salonuna girerek, elinde bulunan bir listeyi ortada durarak okumaya başlamıştır. En başta. Reisicumhur Cihangiroğlu İbrahim dediğinde: İbrahim Bey orta yere sıçrayıp gelerek "Benim" demiş ve arkadaşlarına dönerek "Arkadaşlar korkmayın, bizi tutup götürecekler'' diye eklemiştir. Subay yine okumaya başlamış. Cihangiroğlu Hasan Han Dahiliye Nazın Ali Rıza Bey, Hariciye Nazırı Fahrettin Bey dediğinde; "Erzurum'dadır" cevabını almıştır” Diğer tutuklanacak şahısların adları okunarak dışarı çıkarılmışlardır" Fahrettin Bey bu isimlerin Ermeniler tarafından belirlendiğini söylemiştir. Bkz. Türk Ellerinde Hatıralarım, s. 206-207.

[15]Ahmet Ender Gökdemir, agy, s. 160. Ermeni tarihçi Hovannisian ise hükümetin 4 Tatar [Türk], 2 Rum, 1 Kürt, 1 Rus ve 1 Malakan’dan oluştuğunu ileri sürmektedir.  Bkz. Hovannisian, agy, s. 220.

[16]Richard G. Hovannisian, agy, s. 220.

[17]Ahmet Ender Gökdemir, agy, s. 150. Hüseyin Köycü’ye göre bu isimler Sarıkamış’taki çete reisi Eyüp tarafından İngilizlere verilmiştir. Bkz. Koptagel İlgün, Toplum Kalkınmasında Örnek Lider: Hüseyin Köycü, İstanbul, Ekim 2005, s. 571.

[18] Koptagel İlgün, agy, ss. 567-570.

[19]Richard G. Hovannisian, agy, s. 220.

[20]Ahmet Ender Gökdemir, agy, s. 158.

[21]Murat Küçükuğurlu, agy, s. 151

[22]İngiliz Arşivleri, FO 371/4174/ Code W44 File 1270 (papers 85628-160889.

[23]Nusret Sait, Dilek, s. 110.

[24]Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim, Geçirdiklerim, Yayına Hazırlayan: Erol Şadi Erdinç, 2. Baskı, s. 607.

[25]agy, s. 608.

[26]Murat Küçükuğurlu, agy, s. 152. Tutukluların Malta’ya varışı ve salıverilmesine kadar geçen olaylar Cihangiroğlu İbrahim Bey ve Mamilov’un hatırlarında yer almaktadır. Murat Küçükuğurlu, “Cihangiroğlu İbrahim Bey” başlıklı yüksek lisans çalışmasında bu hatıralara ulaşmış ve geniş ölçüde yararlanmıştır. Konunun bundan sonraki kısmında bizde Küçükuğurlu’nun yaptığı alıntılardan geniş ölçüde yararlandığımızı belirtmek isteriz.

[27]agy, s. 152.

[28]agy, s. 153.

[29]agy, s. 153

[30]agy, s. 159.

[31]agy. s. 162.

[32]F.O. CP.1649 CAB 24/109/52 (ve ekindeki belge2)

[33]Murat Küçükuğurlu, agy, s. 164

[34]agy, s. 165. 

[35]Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, İkinci Basım, Ankara, 1985, s. 315.

[36]Bilal Şimşir, agy, s. 218-19.

[37]agy, s. 367.

[38]F.O. CP.3269 CAB24/127/71 [Belge 3/2]

 

Bibliography

 

ARSLANOĞLU, Cem-Ender, Kars Millî İslam Şûrâsı (5.11.1918-17.1.1919) ve Cenubigarbî Kafkas Hükûmeti Muvakkata-i Milliyesi 18 Ocak-13 Nisan 1919, İstanbul, 1986.

DAYI, S. Esin, Elviye-i Selâse’de (Kars, Ardahan, Batum) Millî Teşkilatlanma, Kültür Eğitim Vakfı Yayınları, Erzurum, 1997.

DİLEK, Nusret Sait, Alirıza Ataman Bey (Cenûbî Garbî Kafkas Hükümeti Dahiliye Nazırı), Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2001.

DURSUNOĞLU, Cevat, Millî Mücadelede Erzurum, Ankara, 1946.

ERDOĞAN, Fahrettin, Türk ellerinde Hatıralarım, İstanbul, 1954.

GÖKDEMİR, Ahmet Ender, Cenûb-î Garbî Kafkas Hükûmeti, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1998.

HOVANISSIAN, Richard G, The Republic of Armenia, Vol. I, The First Year 1918-1919, University of California, Los Angeles, 1971.

İLGÜN, Koptagel, Toplum Kalkınmasında Örnek Lider: Hüseyin Köycü, İstanbul, Ekim 2005.

İngiliz Arşivleri, FO 371/4174/ Code W44 File 1270 (papers 85628-160889).

KARAGÖZ, Erkan, Kars ve Çevresinde Aydınlanma Hareketleri ve Sol Geleneğin tarihsel kökenleri 1878-1921, Asya Şafak Yayınları, İstanbul, Ekim, 2005.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, “Cihangiroğlu İbrahim Aydın'daki Millî Mücadelede Kars ve Atatürk ile İlgili Bel­geler”, Belleten, TTK, Cilt: 48, Ankara,1984, s. 109-­165.

KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, “Anadolu’da ilk Türk Cumhuriyeti: Cenubu- Garbi Kafkas Cumhuriyeti (Kars Millî – Şûra Hükûmeti)”, Türk Kültürü, Cumhuriyet Sayısı, Sayı: 72, Ekim 1968, ss. 948-968.

KÜÇÜKUĞURLU, Murat, Cihangiroğlu İbrahim Bey, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2000.

MAHMUDOV, Yaqup (Baş Redaktor), “Cənub-Qərbi Qafqaz cümhuriyyəti (CQQC), Qars Demokratik Cümhuriyyəti”, Xalq Cümhuriyyeti Ensiklopedyası, Cilt I, ss. 308-310.

MAHMUDOV, Yaqup (Baş Redaktor), Xalq Cümhuriyyeti Ensiklopedyası II, “İbrahim Bey Cahangiroğlu", Xalq Cümhuriyyeti Ensiklopedyası, Cilt II. Cilt, Lider Neşriyat, Bakı, 2005, ss. 34-35.

ŞİMŞİR, Bilal, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, İkinci Basım, Ankara, 1985.

TANÖR, Bülent, Türkiye’de Kongre İktidarları, YKY, İstanbul, 1998.

TUNAYA, Tarik Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler:1859-1952 İstanbul, 1952.

YALMAN, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim, Geçirdiklerim, Yayına Hazırlayan: Erol Şadi Erdinç, 2. Baskı, İstanbul, 1997.

YAZICI, Sezai, “Ayastefanos’tan İlk Meclise Fahrettin Erdoğan”, Cenûb-î Garbî Kafkas Cumhuriyeti’nden İlk Meclise: Fahrettin Erdoğan, Akkav, Ankara, 2107 ss. 31-87.

YAZICI, Sezai, “İngiliz Emperyalizminin Boğduğu Cenûb-î Garbî Kafkas Hükümeti”, Cumhuriyet, İstanbul, 12 Mayıs 2002.

 

 

 

Belge 1

 

 

Belge 2

 

 

Belge2-a, F.O.CAB-24-109-52

 

 

Belge2-b F.O.CAB-24-109-52

 

 

Belge3-aCAB-24-127-71 (FO CP 3269)

 

 

Belge3-bCAB-24-127-71 (FO CP 3269)

 

 

Foto 1. General George F. Milne ve personeli (Önden Ortada)

 

 

Foto 2 Tümgeneral G. T.  Forestier-Walker

 

 

1. Cihangiroğlu İbrahim Bey, 2. Cihangiroğlu Hasan Han Bey, 3. Veli Nevzat Bey, 4. Şükrü Bey, 5. Selânikli Hafız Efendi, 6. Musa Ağa Salahov, 7. Hacı Ahmet Paşa, 8. Cemal Bey, 9. Muammer Bey, 10. Doktor Halil Bey, 11. Nevzat Bey, 12. Ali Eşref Bey, 13. Tevfik Hadi Bey, 14. Bâki Bey, 15. Cevat Bey, 16. Memduh Bey, 17. Rıfat Hoca, 18. Kaymakam Asım Bey.

 

 

 


 

*Sezai Yazıcı - Araştırmacı-Yazar e-mail: sezaiyazici@yahoo.com

 

 

 

 

© 2010, IJORS - INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES