![]() |
ISSN: 2158-7051 ==================== INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES ==================== ISSUE NO. 8 ( 2019/2 ) |
ANADOLU’DA KURULAN İLK CUMHURİYET’İN
HARİCİYE VEKİLİ FAHRETTİN BEY
GÜLTEKİN ERDOĞAN*
Summary
Fahrettin Erdoğan was the foreign
minister of the first Republic founded in Anatolia. Erdoğan
was born in the Yağbasan village of Divriği, Sivas, Turkey in 1874. He was sent to live with
his uncle in Istanbul in 1889. In 1897, he first went to Batum via the Black
Sea and then went to live with his uncle, Ismail Ağa
(an ağa is a powerful figure in a rural
village or area) to Asboğa village, Sarikamış, Kars. In 1914, Erdoğan
was arrested by the Russians due to his patriotic actions. He was kept in
prison in Kars for a while and then exiled to Orenburg, Russia. Fahrettin Erdoğan returned to
Kars after the Russian October Revolution in 1917. He was one of the leading
members of the resistance which started in the region. On 17-18 January 1919,
the Government of South-Western Caucasia was founded following the local
congresses in Kars, Ardahan and Batum. Fahrettin Erdoğan was appointed
as the Foreign Minister of the government. On 12 April 1919, the parliament was
raided and dissolved by the British. Members of the parliament were exiled to
Malta. Fahrettin Erdoğan
avoided exile as he was on duty in Erzurum. Later on he joined the Eastern
Operation which would result in joining the region to the Republic of Turkey.
After Kars was annexed, elections were held for the Grand National Assembly of
Turkey. Erdoğan was elected as the first member of
parliament of Kars. In 1937, he moved to Ankara with his family. He passed away
in 1958 and he was buried in Ankara Cebeci Cemetery.
Key Words: Piroglu Fahrettin,
Fahrettin Erdoğan, the
Minister of Foreign Affairs of the Government of South-Western Caucasia.
Fahrettin Erdoğan’ın Çocukluk ve Gençlik Yılları
1874 yılında Divriği Yağbasan
köyünde doğar. İlk ve orta öğrenimini Divriği’de bitirir. 1889 yılında
İstanbul’da ticaretle uğraşan amcasının yanına gönderilir. Orada öğrenimine
devam ederken tarih ve edebiyat dersleri alır. Amcasının arkadaşlarının yaptıkları
toplantılara hizmet için katılırken yurtseverlerden, özellikle Namık Kemal ve
Mithat Paşa’dan etkilenir. Memleket ve millet davalarında hassasiyetle
kendisini vazifeli görmeye başlar. Durumdan ders çıkaran Fahrettin Bey, “Hak
hürriyet, memleketin yükselmesi, kalkınması ve dar zihniyetlerin idaresinden
kurtulması için çalışanların nasıl takip edildiğini, nelere maruz bırakıldığını
yakında görüyor ve biliyordum. Yurt içinde kaldıkça benim de bir kaşık suda
boğulacağımı idrak etmiştim. Oysa ben de kendi çapımda memlekete hizmet etmek
ve milletime yararlı olmak istiyordum”der.
Memlekette
kalırsa faydalı olamayacağını düşüncesiyle, 1894 yılında Bulgaristan’da
akrabalarının yanına gider. Daha sonra Romanya’ya geçer. 1897 yılında
Romanya’dan ayrılarak Karadeniz sahillerini takiple Batum’a ulaşır. Amacı
Asbuğa köyünde yaşayan ve bölgeden göç etmeyen amcası İsmail Ağa’nın yanına
ulaşmaktır.
93
Harbi (1877-78) olarak anılan Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı İmparatorluğu’nun
mağlup olması sonrasında 3 Mart 1878 yılında yapılan Ayastefanos antlaşması
sonucu Kars, Ardahan, Batum (Elviye-i Selase) ve Doğubeyazıt (Ağrı) Rusya’ya
bırakıldı. Antlaşmanın koşullarını ağır bulan ve Rusya’nın güçlenmesinden kaygı
duyan İngiltere ile 13 Temmuz 1878 de imzalanan Berlin antlaşmasına konulan
hükümlere göre Doğubeyazıt Osmanlı’ya bırakıldı.
Antlaşmalar
gereği beş sene boyunca Elviye-i Selase (üç sancak) halkından olan Müslümanlar
serbest olarak emlak ve arazilerini satıp diğer eşyalarını, hayvanlarını alarak
Türkiye’ye gidebilirler ve gümrüklerden vergi vermeden geçebilirlerdi. Aynı
şartlar Osmanlı tabasında yaşayan bütün Hristiyanlar için de geçerliydi.
İsteyenler Rusya’ya gidebilirlerdi. Ruslar, beş yıl sonra bütün toprakların Rus
idaresine geçeceğini ve buralarda Rus kanunlarının geçerli olacağını halka ilan
ediyorlardı. Türkler arasında büyük göç başladı. Ruslar yüksek fiyatlarla emlak
ve arazilerin tapularını alarak, Türklerin buralardan uzaklaştırılması
politikasını güdüyorlardı. Türkiye’den gelen Hristiyanlara bol para vererek Rum
ve Ermenileri yerleştiriyorlar, köy köy dolaşarak propaganda ile Türkleri büyük
göçe zorluyorlardı.
Bu
bölgeleri vatan bilen yurtseverler direnişe başlarlar. Halka, “Birkaç kuruş Rus
parasına tamah ederek, toprağını satmak Türk şanına yakışmaz, atalarımızın
mezarlarını Hıristiyanlara bırakamayız’’ diyerek, Anadolu’ya göçün önüne
geçmeye çalıştılar. Başta Asbuğa’lı İsmail Ağa olmak üzere, Tiknis köyünden
Muratoğlu Derviş Ali, Oluklu köyünden Dizuzunoğlu İsmail Ağa, Karahamza
köyünden Yörükoğulları ile Poloşoğulları, Ardahan’dan Çıplakoğlu İsmail Ağa ve
birçok yurtsever göçü durdurmak için ellerinden geleni yaptılar.
Fahrettin
Bey, bölgeden göç etmeyen amcası İsmail Ağa’nın yanına, Asbuğa köyüne geldikten
bir süre sonra amcasıyla Kars-Ardahan-Göle ve Oltu köylerini dolaşır; hürriyete
susamış, vatan ve bağımsızlık için canı
pahasına çaba gösteren yurtseverlerle tanışır, onlara nasıl mücadele
edileceğini anlatır.
1900
yılı itibarıyla Kars’ta illegal olarak ‘’Türk Birliği Cemiyeti’’ çalışmalara
başlamış; Elviye-i Selase‘de oturan bütün Türkler Cemiyet’in etrafında
toplanmıştı. Cihangirzade İbrahim, Aziz, Hasan Han ve Aydın Paşalar, Hafız Kurban
Efendi, büyük kardeşi Mevlüt Efendi, Atbaşzade Asaf Bey, Akbaba’lı Avukat Halil
Efendiler’le beraber İbrahim ve Hamza Efendiler, Kağızmanlı Müftü Mustafa
Efendi ve 93 Harbi’nde Rus ordusunda subay olan ve sonra Kars’a yerleşen
Mamilov Tevhittin Efendi gibi yurtseverler Cemiyet’te aktif olarak
çalışıyorlardı.
Bu
arada Fahrettin Bey amcası İsmail Ağa’nın kızı Zehra hanımla evlenir. İsmail
Ağa yörede saygın, Türkmen-Bektaşi halifesidir. Fahrettin bey, bundan böyle
Asbuğa’lı olarak anılır.
1910
yıllarında Rus idaresi Türkleri bölme çabasıyla camileri ve müftülükleri ikiye
ayırmış, aynı şehirde Sünni ve Şii müftülükler tesis etmişti. Bu duruma karşı
çıkan Sünni ve Şii hocalar, başlarının üzerine Kuran-ı Kerim’i koydular ve “yalnız
Müslümanlık ve Türklük vardır” diyerek halkı birleşmeye çağırdılar.
Ruslar Tarafından Yakalanması
Rus
idaresi yurtsever Müslümanları takip etmekte, yakaladıklarını sürgüne
göndermekteydi. 1914 yılında, haklarında gizli soruşturma yapılan Türkler
toplanıp Sibirya’ya sevk ediliyorlardı. Bunlardan; Kağızmanlı üç kardeş olan
İsmalbeyzade Mehmet, Ali Rıza ve Ömer Bey’ler, Kars’tan Hafız Kurban Efendi’nin
ağabeyi Mevlüt Efendi, yine iki kardeş olan Berber İbrahim Usta ve kardeşi
Hamza Efendiler, Atbaşzade Asaf Bey, Cihangiroğlu Aziz Bey, Dava Vekili
Halilbeyoğlu Ali Bey, Bozat köyünden iki kardeş olan Yunus ve Mustafa Bey’ler,
Hamamlı köyünden Bekir Bey, Sarıkamış’ta kuyumculuk yapan Abdülhamit Bey
tutuklanarak Kars hapishanesine konulmuştu.
Fahrettin
Bey Türk tebaası olduğundan, pasaportunu konsolosluktan gizlice alır.
Kayınbiraderi Feyzullah Efendi ve Hacıhalil köyünden Hasan ve Emrullah
Ağa’larla Kars’tan ayrılırlar. Erzurum, Erzincan yoluyla Zara’ya giderler. 1
Ağustos 1914 gecesi Zara’da iken seferberlik ilan edildiğini öğrenirler.
Fahrettin Bey, Çar aleyhine çalışan gizli teşkilatta olduğundan Kars’a dönmek
zorunda kalır. Kars’tan aldığı mektupla, kendisinin döneceğini haber alan
Rusların Karaurgan yolunu, Batum’dan Kars’a gelen tren yolunu ve Asbuğa köyünü
gözaltına aldıklarını öğrenir. Zara’dan Karadenize geçerek vapurla Batum’a
gider. Fahrettin Bey rıhtıma çıkarken, şüpheli şahıs olarak yakalanır. Emniyet
hapishanesine gönderilir. Emniyet müdürü bir Ermenidir. Fahrettin Bey
kayınbiraderi Feyzullah Efendi’nin pasaportunu taşımaktadır. Aradan iki gün
geçer. Müdür sorgusunda; Türkçe olarak “Delikanlı nerelisin?” diye
sorar. Asbuğa Köyü’ndenim deyince, “İsmail Ağa’yı tanıyor musun?” der.
Babası olduğunu söyleyince, kapalı zarfı açar, pasaportunu içinden çıkarır ve
hakkında tutulan tutanağı yırtıp sobaya atar. Pasaportu kendisine uzatırken, “Ben
Sarıkamış’ta on sene Kaymakamlık yaptım. Ailemle birlikte, babanızın kuzu,
kaymak, bal ve yağını yedim. Kendisine selam söyle. Onları bana helal etsin.
Sen de şu pasaportunu alarak derhal buradan defol git” der. Fahrettin
Bey, oradan Kars’a ve Asbuğa’ya ulaşır.
1914 yılında savaş başlamıştır. Fahrettin Bey dostu
Tatos Ağa’ya haber salarak, ailesini güvenli bir yere götürme niyetindedir. Bir
akşam karanlığında evleri Ermeni eşkıyaları tarafından basılır. Malları, paraları
gasp edilir. Fahrettin Bey yaralanmıştır. Ertesi gün bir iş takibi için köye
gelen Nahiye Müdürü Fahrettin Bey’i yakalar. Sarıkamış’a sevki ile, on sekiz
gün Kars hapishanesinde kalır. Kars’tan ayrılırken, yüzünü Kars Kalesine
dönerek; “Gözümün önünde Ebu-l Hasan-i Harakani Hazretleri’nin türbesi ve
Evliya Camisi, ellerimi kaldırıp bir Fatiha okudum,” der. Daha sonra trene biner. Kars- Gümrü- Tiflis-
Bakü- Rostov- Harkov- Tula- Samara şehirleri derken, yüz yirmi gün sonra
ORENBURG’da yolculuğu son bulur. Daha önce sürgün edilen arkadaşı berber
İbrahim ağlayarak boynuna sarılır. Berber İbrahim Bey, kardeşi Hamza ve Av. Halilbeyoğlu
Ali Bey’in de Oreburg’da olduğunu söyler.“Sizi de bizim üye bulunduğumuz
Ural Otel’indeki Cemiyet-i Hayriye’ye teslim edecekler, hiç üzülmeyin”
der. Fahrettin Bey, esir olmasına rağmen, hakkında hiçbir evrak bulunmadığı
için serbest bırakılır. Haftada bir gün Emniyet Müdürlüğüne gelip ispat-ı vücut
etmek şartıyla serbet bırakılır. Polis, “Sizin elinizde niçin bir evrak yok?
Çıkın ne tarafa giderseniz gidin,” der. İbrahim Efendi ile Ural Oteli’ne
gider ve yerleşir. Kars’taki dostu Abaciyan Tatos Ağa’ya telgraf çeker.
Orenburg’da olduğunu, serbest bırakıldığını ve parası olmadığını bildirir.
Birkaç gün sonra kendisine gönderilen 400 lira gelir.
Ekim Devrimi ve Fahrettin Bey’in Bölgeye Dönüşü
Orenburg’ta çıkan Vakit Gazetesi’nin sahibi Fatih
Kerimi Bey ve Kazan gazetesinin muhabiri Burhan Şeref Bey ziyaretine gelirler.
Türkiye’nin durumu hakkında malumat isterler. Kendisine, “Burada kaldığın sürece,
canın sıkıldıkça idarehaneme buyurun, gündelik haberlerden ve yeni
tanıyacağınız arkadaşlardan, toplantılarımızda hem siz hem de biz istifade edeceğiz,
üzülmeyin,” derler. Fahrettin Bey, derhal hem ailesine hem de kendisine
hitaben Benli Ahmet tren istasyonu yakınındaki Suphaazat köyündeki arkadaşı
Molla Mustafa’ya mektup yazar. Kendisine gelen bilgileri de böylece Vakit
Matbaası sahibi Fatih Kerimi Bey’e sunma imkânı oluşur. Fatih Bey’in odasına
girdiğinde dokuz yüksek simanın da orada bulunduğunu görür. Takdim edilmesinden
sonra özel olarak konuşmaya başlarlar. Dolaptan gizli bir dosya çıkarırlar.
Siyasi olarak çizilmiş harita bölgenin, Anadolu’nun ve Ortadoğu’nun emperyalistlerce
nasıl taksim edildiğini içermektedir. Oradakiler harita üzerinde “Acaba
gayelerinin hangileri gerçekleşecek” diye fikir yürütürler.
Esaret süresince esir arkadaşlarının sorunları ile yakinen
ilgilenir. Türkistan bölgesinin diğer şehirlerini dolaşır, mümtaz kişilerle
tanışır. Onların gelenek göreneklerini tanıyarak üç yılını geçirir.
Orenburg’ta Edebiyat gecesine hazırlanırken, garip
bir tesadüf ile üç yıl sonra kaybolan evrakları bulunur. Emniyet Müdürü
Fahrettin Bey’i tutuklar. 1917 Rus İhtilali olunca, Sosyalistler Orenburg’taki
Hükümet konağını işgal eder, bütün evrakları yakarlar. Fahrettin Bey, “İşte
benim de idamımı emreden evrak da bunlar arasında kül oldu, kurtuldum”
der. Arkadaşlarıyla Kars’a dönerken, Bakü’de yirmi gün, Tiflis’te üç gün kalır,
sonra Gümrü’ye geçerler. Trenle gelirken Kızılçakçak istasyonunda bir Ermeni
tarafından tanınır. Muhafız Rus askerine haber verir ve yakalanır. Trenden
indirip bölgedeki Rus Muhafız Taburuna teslim etmek isterler. Fahrettin Bey
kendisinin Kars’ta teslim edilmesini rica eder. Bu dileği Türkçe bilen Rum
çavuş sayesinde gerçekleşir. Kolları kelepçeli Kars’a getirilir. Emniyete
götüren Rum çavuşa, “Beni azıcık çarşıdaki Tatos Abacıyan Ağa’nın dükkanına
uğratın” ricasında bulunur. Çavuş ricasını kabul eder. Eşyalarını mağazaya
bırakır. “İçinde siyasi evraklarım vardı. Korkumdan kurtulmuş oldum” diye
düşünür. Tatos Ağa faytona onunla birlikte binerek, Emniyet Müdürlüğü’ne gelir.
Emniyet Müdürü Ermeni’dir. Tatos Ağa ertesi gün teslim edeceğine dair kefil
olur ve imza verir. Geleceğini daha önce haber alan, İsmail Ağa, eşi Zehra Hanım,
arkadaşı Molla Mustafa Tatos Ağa’da misafirlerdir. Hasretlik giderirler. Ertesi
gün, Tatos Ağa, eşi Daluta Hanım, kızı Hıranuş Fahrettin Bey’in kollarına
girerek Emniyet’e kadar gelirler. O günkü nöbetçi Ermeni Mutasarrıf, onu tekrar
Sibirya’ya göndermede ısrar etmektedir. Tatos Ağa Ermenice yalvarır. Eşi ve
kızı da durmadan ağlar. Bu yalvarma bir saat sürer. Nihayet Mutasarrıf ikna
olur, evrakı yırtar. “Alın götürün, hemen bu dakika Kars’tan çıksın gitsin,
hiç kimseye görünmesin” diye emir verir. Derhal arabaya atlayarak, uçar
gibi önce Suphanazat köyündeki arkadaşı Molla Mustafa’nın evine, sonra Tiknis
köyündeki muhacir evine gelirler. Fahrettin Bey’in sürgün serüveni böylece son
bulmuş olur.
Nisan 1917’de Kars’ta “Gizli İslam Komitesi”
kurulur. Dr. Esat Bey bu komite tarafından Oltu’da da komite kurmak üzere görevlendirilir.
Daha sonra Oltu’da Ermeniler de “Taşnak Komitesi” kurmuşlardır.
Ekim Devrimi ve Fahrettin Bey’in Bölgeye Dönüşü
1917 Rus İhtilali sonucu 3 Mart 1918’de imzalanan
Brest-Litowsk Antlaşması gereğince Rus askerlerinin Kars, Batum ve Ardahan
sancaklarından çekilmesi sonucu, Rusya’daki hapishaneler de boşalmaya başladı.
Daha önce bölgedeki eylemleri yüzünden Sibirya’ya sürülmüş Kafkasya’nın yurtsever
aydınları da özgürlüklerine kavuşarak yeniden bölgeye döndüler. Bu dönen
yurtseverlerden birisi de Cumhuriyetin Hariciye Vekili Fahrettin Bey’dir. (Yaşadıklarını
Türk Ellerinde Hatıralarım adlı kitabında bulabilirsiniz.)
Kars’ta Rus idaresi yıkılmış, Halk Hükümeti
kurulmuştur. Buradaki halk hükümetini idare eden vali ve mutasarrıflar Türk,
Ermeni ve Rumlardan birer kişi olup, bu üç kişi birer hafta sırayla
çalışıyorlardı. Yani her kökenin bir valisi, kendi mutasarrıfı ve kendi
komiseri vardı.
1917 Kasım ayında Kars’ta üç yüz civarında delege
toplanır. Elviye-i Selase Hükümetinin merkezi Kars olarak kurulması için
Moskova’dan emir alınmıştı. Kongrenin katipliğini Fahrettin Bey yapar. Üç gün
devam eden kongre sırasında elli Rus subayı dilekçe vererek, kurulacak
hükümetin ordusunda vazife almak isterler. Biz bunlardan Azerbaycanlı beş
subayla, Kazanlı topçu binbaşısı Ali Merdan Bey’i aldık. Ayrıca, Ruslar bizden
Kars Mevkii Müstahkemindeki depoda bulunan silahları almamızı da rica
ediyorlardı.
17 Kasım 1917’de Moskova’da Lenin’in yayımlamış
olduğu bildiriye göre Kafkasya’da bulunan milletler referandum yaparak kendi
egemenliklerini oluşturabilirler. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan
egemenliklerini ilan eder.
Brest-Litowski barışının ardından Rusların Kars’taki
kırk yıllık işgali sona ermektedir. Ancak antlaşmayı tanımak istemeyen
Tiflis’teki “Seym Hükümeti”ne bağlı Taşnak Ermenileri şehri ateşe vererek yağma
ve katliam yaparlar. Kazım Karabekir komutasındaki Osmanlı ordusu bu vahşete
son vermek üzere ileri bir harekatla 25 Nisan akşamı Kars’a girdi ve resmen
Kars’ı teslim aldı. Kazım Karabekir 30 Nisan’da Elviye-i Selase’nin tümünü
yeniden anavatana kattı.
1.Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti ile İtilaf
Devletleri arasında 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması yapılmış ve bu
antlaşma gereği Osmanlı ordusu İtilaf Devletlerinin isteği doğrultusunda
Kafkasya ve Üç Sancağı boşaltmak zorunda kalmıştır. Başkomutan Enver Paşa,
bölgedeki birlik komutanlarına, “Arkadaşlar, mağlubun kılıcımızı kınına koyduk.
Askerler eski hudutlarınıza çekiliniz”, emrini verir. Kars Valisi Hilmi Bey ve
Yakup Şevki Paşa’nın önerileri doğrultusunda, Kars ve havalisindeki
yurtseverler kendi başlarının çaresine bakarlar.
Fahrettin Bey “Türk Ellerinde Hatıralarım” kitabında;
Kars Valisi Hilmi Bey beni çağırarak, “Arkadaşlar biz çekip gidiyoruz. Bütün
halkınızı kongreye davet ediniz. Kars’ta kendi hükümetinizi kurarak milli
teşkilatınızı idare için ele alınız”, diyor. Sayın Köycü’nün Şenkaya
Gazetesinde yayımladığı anılarında; Kars’ta bulunan grup komutanı Yakup Şevki
Paşa kendisine giden heyete, “Biz müttefiklerimizle birlikte mağlup olduk.
Osmanlı Devleti şimdi İtilaf Devletleri’nin emri ve murakabesi altına
girmiştir. Biz yakında Kars’ı terk etmek zorundayız. Kars ve havalisinin halkı
elbirliği yapılırken, teşkilatı çok becerikli yapıp ve çok mahirane idare
etmelisiniz. Şayet bunu idare edemez ve İngilizleri darıltırsanız, İngilizler
bana emrederse, ben de size kurşun atmak zorunda kalırım,” diyor.
Kars İslâm Şurâsı ve Sonrasında Fahrettin Bey
Batum’dan Ağrı’ya kadar olan bölgelerdeki kaza
kaymakamları ve mutasarrıflara Kasım 1918’de Kars’ta toplanmaları bildiri ile
iletilir. Gelen arkadaşlarla 5 Kasım 1918’de, “Kars İslam Şurası’nı”
kurmuşlardır. Hükümet reisi Asbuğalı Piroğlu Fahrettin Bey’dir. Hükümet yedi
kişiden oluşmaktadır. İçlerinde bir Rum öğretmen de vardır.
Azalar, Yenigazili Belediye Reisi Hayrullah, Revan
muhacirlerinden Ahmetoğlu Tagi, Karaçantalı Hacıoğlu Ahmet, Ahıska’dan gelen
Apsal ve Behçet Beyler, Akbaba’dan Albay İsrafil ve Rumlardan öğretmen İstefan
Vafiyettin olmak üzere, hükümeti kurarlar. Şura Mondros Ateşkesi sonrası milli
mücadelede Anadolu’nun ilk yerel örgütlenmesi olarak tarih sahnesine çıkan öncü
nitelikte bir örgüttür.
Kars İslam Şurası’nın temelini 1917’de Kars’ta
kurulan İslam komitesi oluşturmaktadır. Bu komitenin örgütlenmesinde 9.Ordu
Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın ve Kars mutasarrıfı Hilmi Bey’in; ayrıca,
Şura’nın kurulmasında Amerika Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson’un önemli katkıları
vardır.
Davet edilen delegeler bir taraftan gelmeye
başlarlar. 1. Kars Kongresi, 14 Kasım 1918’de sekiz kişilik heyetle Kepenekçi
Emin Ağa başkanlığında, “İslam Şurası Merkezi-Umumisi” diye yeni bir hükümet
kurulur. Şura yardımcılığına geçici hükümet reisi Fahrettin Bey getirilir. 30
Kasım’da Kars’ta geniş katılımlı büyük kongrenin yapılması kararlaştırılır.
30 Kasım-2 Aralık 1918’de Kars-Ardahan-Batum Sancak
ve kazalarından çağrılan 60 halk temsilcisi ve sonra katılan 10 temsilci ile 70
kişi toplanılır. Kongre başkanlığına Cihangiroğlu İbrahim Bey oy birliği ile
yardımcılığına Kepenekçi Emin Ağa seçilir. Alınan karar gereğince; merkezi Kars
olmak üzere “Milli İslam Şurası Hükümeti” kurulduğunu, İngilizlerin teslim
almakta olduğu Türk ordusunun elindeki silah ve cephanenin teslim edilmemesini
ve “Milli Şura Ordusu” kurulması kararı alınır.
Oltu, Ardahan-Kağızman ve Nahcivan’da da beşer
kişilik Milli Şura’ların kurulmasına karar verilir ve ant içilir.
Fahrettin Bey, geçici hükümet başkanı olur. Kongrede
seçilen onyedi kişilik hükümet üyeleri; Cihangiroğlu İbrahim, kardeşi Hasan
Han, Yenigazili Hayrullahj, Karaçantalı Hacıoğlu Ahmet, Revanlı Ahmetoğlu Tagi,
Akbabalı Hacı Abbasoğlu Mehmet, Akbabalı Halilbeyoğlu Ali, Çıldırlı
Abdullahoğlu Dr. Esat, Talınlı Hüseyin Han, Ardahanlı Hamsioğlu Rasim,
Kağızmanlı Ali Rıza Bey, Cemaidin Aşireti Reisi Maksut Ağa, Maksutoğlu Hasan
Bey, Iğdırlı eski Revan Valisi Alibeyoğlu Mehmet Bey’dir.
3-5 Ocak 1919’da birinci, 7-9 Ocak 1919’da ikinci
Ardahan Kongreleri yapılır. Alınan kararlar gereğince;
1. Kars merkez olmak üzere bütün
Şura’lardan katılacak delegelerle; Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkata-i
Milliyesi’ni kurmak için büyük bir kongre yapmak,
2. Geri çekilen 9.Ordudan alınacak silah ve
malzemeler, ordudan ayrılan er ve erbaşlar, halk gönüllüleri ile ordudan
ayrılan subayların idaresinde düzenli bir ordu kurmak,
3. Batum’da yayım yapan “Sada-yı Millet,
Trabzon’da “İstikbal”, Erzurum’da “Albayrak” gazeteleri vasıtasıyla mücadeleyi
duyurmak,
4. Eldeki silahları kesinlikle İngilizlere
teslim etmemek. 3.Fıkra komutanı Halit Bey’in Elveye-i Selase’ye askeri
yardımlarının devamına karar verilmiştir.
1.Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı Ordularının eski
sınırlarına çekilme şartı halk arasında çabuk duyulur. “Bizleri yine mi Ermenilere
teslim edeceksiniz” diye ağlaşırlar; ellerinde Türk Bayrağı, gözlerinde
yaş, ağıtlarla askeri uğurlarlar. Yakup Şevki Paşa aylar önce, Fahrettin Bey’i
karargahına çağırır. Ganimet olarak alınan, belediye ambarlarındaki beş bin
kilodan fazla yünü teslim eder. Askerlerimize yün çorap, başlık ve eldiven
örülmesi için emir verir. Fahrettin Bey, derhal kaza ve köylerin muhtarlarını
çağırır. Çuval çuval götürülen yünlerle kadın ve kızlarımız görevlerini başarı
ile yaparlar; örülen çorap, başlık ve eldivenler depoları doldurmuştur.
Fahrettin Bey, Elviye-i Selase’yi terk eden Alay ve Tabur komutanlarına, on
beşer dakika duraklamalarını rica eder.
Her askere bir başlık, bir çift çorap ve eldiven vermek suretiyle,
mevcut bulunan on binlerce hazır malzemeyi vatanlarına dönen askerlere dağıtır.
Şevki Paşa Fahrettin Bey’i çağırarak iki gün sonra
Kars’tan ayrılacağını söyler. Fahrettin Bey’e on evlik bir vesika vererek
Türkiye’ye gelmesini önerir. Kendisi kabul etmeyerek, “Burada kalanlar ne
olacak? Ben kendimi kurtarıp da onları burada mı bırakacağım? Hayır, asla!
Onlara ne olacaksa, bana da aynı şey olacak” der. Paşa, Fahrettin Bey’e hitaben,
“Siz aşırı Türkçü ve Milliyetçisiniz” der. Paşa, “İngilizleri iyi
karşılayınız, ancak yüzde dört kaybedersiniz. Çünkü onlar milliyetçileri
toplayıp götüreceklerdir. Şayet onlarla çarpışırsanız, kaybetme olasılıığınız
yüzde ellidir,” der. Kendisi de
Paşa’ya, “Gitmeyin, sizi Göle’ye gönderelim. Oraya bir Paşa gelmiş düşmana
beraber karşı koyarız,” diye yanıt verir. Paşa kahkaha atarak öneriyi
reddeder. Sonra ciddileşir, “Aslanım ben bir askerim, emir aldım, burasını
terk ederek gideceğim,” der. Ertesi gün ayrılırken ağlayarak alnını öper,
Fahrettin Bey de ağlayarak elini öper.
Büyük Kars Kongresi Elviye-i, Selase’den seçilen 131
delegenin katılımıyla, 17-18 Ocak 1919’da Dr. Esat Bey’in başkanlığında, günümüzde
Vali Konağı olarak kullanılan binada toplanır. Milli Şura Hükümeti’nin adı
“Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti” olarak değiştirilir. Kurulan Hükümet bütün
güney batı topraklarını egemenliği altına almıştır. Seçilen heyette
Cihangiroğlu İbrahim Bey Cumhurbaşkanı olur. Fahrettin Bey Hariciye Vekili
olur. Meclis Başkanı Dr. Esat Bey olmuştur. Bütün bakanlıklar ve devletin bütün
birimlerine atamalar yapılmıştır. Heyetin içerisinde yirmili yaşlarda Örtülülü
Hıfzıoğlu Hüseyin Bey kurultay işlerini idare edecek memur olarak seçilir.
Iğdırlı Revan Valisi Alibeyoğlu Mehmet Bey ise Kars Valisi olur. Kurultayda
vekiller heyetinin listesi güven oyuna sunulur. Güvenoyu aldıktan sonra,
Mecliste Teşkilatı Esasiye Kanunu, yani “Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti”
anayasasının maddeleri oylanarak kabul edilir. Anayasa maddelerine sayın panelistler
mutlaka değineceklerdir. Ben birkaç maddesine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Fahrettin Bey’in “Türk Ellerinde Hatıralarım”
kitabında sunduğu 5. Madde şöyle; “Milletvekili seçimlerinde 18 yaştan yukarı
olan kadın ve erkekler oy verme salahiyetine haizdir. Onbin kişi bir
milletvekili seçer”. Prof. Bülent Tanör ve Kırzıoğlu’nun metinlerinde ise,” 18
yaşını ikmal eden her vatandaş” şeklindedir. 8. Maddede “Cumhuriyetimizin
kabul ettiği usul dairesinde” biçimindeki cümle, Tanör metninde, “Türkiye
Devleti’nin kabul ettiği usul dairesinde” biçiminde verilmiştir. 13. Maddede,
“Müslümanlar arası mezhep ayrımına hürmet edilecek” deniliyor. Tanör ve
Kırzıoğlu metni ise; “Müslümanlar arasında dini mabetlere hürmet edilecek,”
denmektedir. İbrahim Aydınoğlu’nun metninde ise; “Dini ayrılıklara hürmet
edilecektir” biçimindedir. Doğrusu Fahrettin Bey’in kitabında sunduğu gibidir.
Mondros Antlaşması’ndan sonra bölgeye İtilaf
Devletleri adına İngiliz yöneticileri gelmektedir. İki gün sonra İngilizlerin
Gümrü’den Kars’a gelecekleri haberini alırlar. Şura üyeleri dört beş maddelik
bir ‘’Nota’’ hazırlarlar. İngilizler Ermeni bürokratlarını da birlikte
getirdikleri trenle Kars’a gelirler. Notayı sunacak heyette Fahrettin Bey’den
başka, Hasan Han, Hacıoğlu Ahmet ve tercüman Robenson bulunur. Nota,
Ermenilerin Kars’tan ayrılırken yaptığı katliamları ve Türk köylerini nasıl
yakıp yıktıklarını içermektedir. Fahrettin Bey tercümanla birlikte kompartımana
girer. İngilizce yazılı notayı General Beach’e sunar. Kendilerini davet eder.
Şehirde yer ayrıldığını söyler. Halk galeyan halindedir. Esaretten dönenler
başta olmak üzere katarı basmak isterler. Generalin ve diğer İngilizler dışında
bürokratların Kars’a inişleri engellenir. Kars’a yerleşen General Beach ve
Askeri Vali Temperley Milli Şura üyelerini çağırır. Trene giden aynı ekip
gider. Gelen ekibe, İngiliz Hükümeti adına Ermeni Karganof’un Kars Valisi
olarak atandığını, kendisine itaat edilmesini resmen tebliğ eder. Fahrettin
Bey, “Burası Türk illeridir. Arpaçay’dan bu tarafa bir tek Ermeni bile
bırakmayacağız” der. Heyet bu isteği reddeder, görüşme kesilir. General
ertesi gün “Dün gelen arkadaş gelmesin” diyerek, tekrar görüşme
isteğini iletir. Kağızmanlı Ali Bey, Vali Mehmet Bey, Hasan Han, Hacıoğlu Ahmet
ve tercüman Robenson gider. General üyeleri ikna edemez. İstemeyerek de olsa
Milli Şura Hükümetini tanımak zorunda kalır. “İngiliz Kuvvetleri şehre
çıksınlar, Ermenileri de olduğu gibi geriye döndüreceğim. Hükümetiniz Albay
Temperley’in emri altında çalışsın” diye emir verir. General birkaç gün
sonra Gümrü’ye döner. İngiliz Kuvvetleri şehre çıkar. Ermeniler geldikleri
katarla Gümrü’ye dönerler.
Sayın
Hüseyin Köycü’nün Şenkaya Gazetesi’nde Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti’ne ait
yazdığı anılarında; Generalin isteği üzerine gönderilen ikinci görüşme
heyetinde, en genç üyesi olarak kendisinin de bulunduğunu ifade ediyor.
Amaçları Ermenileri Kars’a getirmek, Sarıkamış’taki mevcut ambarların
zahiresini Ermenistan’a sevk etmekti. Hüseyin Bey çaresizlik içerisinde, “Benim
içimde hiçbir cesaret kalmamıştı, fakat; kahraman ruhlu birisi olan
heyetimizin başkanı Mehmet Bey esmer yüzünü hiddetle buruşturarak, Ermenilerle
birlikte yaşamanın imkansızlığını, Sarıkamış’ta mevcut ambarlardaki zahirenin
ancak perişan durumda olan Müslümanlara tevzi edileceğini ve bunun aksinin ise
zulümden ibaret olacağını” anlattı. İngiliz Generali hükümetinin aldığı haksız
ve insafsız emri yerine getirmek için çabalıyordu. Giden heyet belli noktalarda
Generalin emirlerine itirazda bulunuyordu. Uzun tartışmalardan sonra General
sordu; “Pekâlâ siz bu havaliyi müstakilen idare etmek istiyorsunuz. Hükümet
teşkilatınız olacak mı?” Mehmet Bey, “Olacak değil, olmuştur, mevcuttur,
” der. General, “Hükümet Reisinizi ve Nazırlarınızı sayar mısınız?”
der. Mehmet Bey, “Gayet tabii,” diyerek, tereddütsüz, başta Devlet Reisi
Cihagirzade İbrahim Bey’in ve diğer Nazırların isimlerini sayar. Çaresiz General,
“İngiliz Kuvvetleri şehre çıksınlar, Ermenileri olduğu gibi geri
döndüreceğim” der ve emir vererek, “Hükümetiniz Albay Temperley’in
emrinde çalışsın,” şeklinde sözlerini tamamlar.
İngilizler
Kars’a geldikten sonra Vali olarak atanan Albay Temperley, resmen İngiliz
Hükümeti’nin Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti hükümetini tanıdığını belirtir.
Kabinedeki Bakanların isim listesini ister. Fahrettin Bey, “İngilizler
bizim listemizi aldı. Bir gün ansızın baskın yapıp bizi götürecekler. Bunun
için tedbirli olalım,” der.
Askeri
Vali Alb. Temperley, Ermenileri Kars’a getirmek için uğraşır; her türlü
çabasına rağmen Ermenileri Arpaçay’dan bu tarafa geçirmeye muvaffak olamaz.
Ermenilerin açlık çektiklerini söyler, fakat onların hububat isteklerini de
yerine getiremez. Albay Temperley Kars’ta bir ay kadar kalır ve çalışır. Yerine
başka bir İngiliz generalinin geleceği haberini alırlar. Sınır komutanı Hüseyin
Han’ı telefonla uyarırlar. Gelecek katarın içerisinde Ermeni bulunmasın diye
sıkı sıkıya tembih ederler. Hüseyin Han generalin kompartımanına girer. İki
Ermeni mühendisi derhal aşağı indirir. Generalin bağırıp çağırmasına karşılık, “hükümetin
Ermenilerin girmesine müsaadesi yoktur,” demiştir. Kars’a gelen general bir
tezkere yazarak, Cumhurbaşkanı ve bakanları yanına çağırır. Tezkeredeki imza
‘General Asser’indir. Cumhurbaşkanı İbrahim Bey, Fahrettin Bey’in de içinde
bulunduğu bakanlar, tercüman Ahmet Robenson’u da alarak giderler. İngiliz General
Asser bağırarak, “Kızılçakçak’a bir haydut koymuşsunuz. Emrimi dinlemeden kompartımana
girdi. Tabancasını çekerek zavallı Ermenileri yakasından yakalayıp aşağıya
indirdi. Bu ne haydutluktur?” deyince, İbrahim Bey, “Bu adama söyle,
terbiyesizce bağırıp, çağırıyor; burası Hindistan değil, Kafkasya’dır.
Bağırmakla kimi korkutmak istiyor?”
Tercüman
bunu söylemeye çekinir. İbrahim Bey’in ısrarıyla söyler. Fahrettin Bey, bu
olayı anılarında, “General, lastik yığını gibi yere yığıldı,” diye
anlatır. Daha sonra General alttan alarak Ermenilerin hastalıktan ve
açlıktan kırıldıklarını söyler; onlara Türklerin merhamet göstermesini ve
hububat sevki yapmasını ister. Bu isteği, Türklerin ellerindeki buğdayın ancak kendilerine
yetebilecek kadar olması nedeniyle reddedilir.
İngilizler
Ermenilerle ilgili amaçlarına ulaşamayınca, Hükümeti yıkmaya karar verirler. 13
Nisan 1919’da parlamentoyu basarlar. Kendilerine verilen listedeki
yurtseverleri, başta Cumhurbaşkanı İbrahim Bey olmak üzere tutuklarlar. Önce Batum
yoluyla İstanbul’a ve oradan Malta’ya sürgüne gönderirler. Sürgüne gönderilen
toplam on iki kişidir. Fahrettin Bey daha önce Erzurum’a gönderildiğinden
sürgünden kurtulur.
Cenubi
Garbi Kafkas Hükümeti 1919 yılının mart ayı sonlarında, Hariciye Vekili Fahrettin
Bey ile, Maksutağaoğlu Hasan Ağa’dan oluşan iki kişilik heyeti Erzurum’a
göndermeye karar verir. İngiliz subaylarının takibinde zorlukla Erzurum’a
ulaşırlar. Gönderilmelerindeki amaç, Erzurum’daki kolordudan yardım görmeyi,
anavatana bağlılıklarını bildirmeyi, Osmanlı Hükümeti ile gereken görüşmeyi
yapmayı, Hükümetin bağımsızlığını gerekli yerlere tebliğ etmeyi ve İstanbul’da bulunan
Paris Konferansına gidecek murahhaslara para göndermeyi sağlamaktır. Fahrettin
Bey Erzurum’dayken Hükümetin dağıldığından habersizdir. Çalışmalarını
sürdürürken, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni ziyaret eder. Cemiyet Reisi Hoca Raif
Efendi ve kâtibi Cevat Dursunoğlu ile görüşür. Kurtuluş yolundaki fikirlerinden
faydalandığını ifade eder. Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti Hariciye Vekili
imzasıyla bir’ ’Beyanname’’ yayımlamaya karar verir. Albayrak Matbaasında
basılan Beyanname dağıtılır. Trabzon’daki ‘’Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’’ ne bir
mektupla ikiyüz nüsha gönderilir. Bu arada, General Harburg komutasında bir
Amerikan Heyeti inceleme amaçlı Mersin’e gelmiştir. Heyet Erzurum’a geldiği
zaman, Fahrettin Bey’in başkanlığında, Kağızmanlı Gazoz Fabrikası sahibi Musa, Ardahanlı
Hamsizade Rasim, Sarıkamışlı Bekir Bey ziyarete giderler. Generale hitaben;
‘’Rus ordusunun çekilmesinden sonra, Kafkasya’da kurulan devletlerden biri
olarak Wilson prensipleri uyarınca Elviye-i Selase’de Cenubi Garbi Kafkas
Hükümeti’ni kurduklarını söylerler. Ermeni mezalimini içeren otuz altı sayfalık
bir raporu sunarlar. General, “Raporu kabul ediyorum” der, Amerika’da
yayımlatacağına dair söz verir.
Fahrettin
Bey, hükümetin dağıldığını 19 Nisan 1919 tarihinde öğrenir. Haberi aldıktan
sonra, İstanbul’da bulunan İtilaf Devletleri nezdinde protesto eder;
arkadaşlarının bırakılmasını ister. İtilaf Devletleri temsilcileri Damat
Ferit’i sıkıştırırlar. Damat Ferit, Erzurum Valisine gönderdiği telgrafta,
“Erzurum’da bulunan Kars Hükümeti Cumhuriyesi Hariciye Vekili Fahrettin Bey’i
hemen tutuklayarak yirmi dört saat zarfında Trabzon’daki İngiliz torpidosuna
teslim ediniz,” der. Haberi alan 3. Tümen komutanı Halit Bey Tortum’dan
Erzurum’a gelir ve Fahrettin Bey’i yanına çağırır ve der ki:” Eşyalarını
hazırla, beraber gideceğiz.”
Halit
Bey, Fahrettin Bey’i himayesine alır. Kendisinden bölgeden göç eden Türklerin
göçüne engel olmasını ister. Fahrettin Bey aşırı çabasına rağmen bu konuda
fazla başarılı olamaz.
Tortum’dan
Erzurum’a dönen Fahrettin Bey, 15. Kolordu Komutanlığı’na atanan Kazım
Karabekir Paşa ile görüşür. Kars’ta olup bitenleri, hükümetin dağıtıldığını,
arkadaşlarının tutuklanarak İstanbul’a götürüldüğünü anlatır.
Fahrettin
Bey, Erzurum Kongresi için Erzurum’a gelen Mustafa Kemal’le de görüşme
yapmıştır. Hatıratında şöyle diyor:” Miralay Rüştü Bey beni telefonla aradı,
müfettiş paşalar geldi, gelip görüşünüz, dedi. Süleyman Necati, Hüseyin Avni
Beyler beni Paşa’ya taktim ettiler. Mevcut olan heyet Mustafa Kemal Paşa,
Hüseyin Rauf, Mazhar Müfit Bey, Saruhan milletvekili İbrahim Süreyya Bey,
merhum başvekil Refik Saydam beraber oldukları halde görüştük. Benden memleket
hakkında bilgi aldı. Oldukça özlü ve etkili haberleri kendilerine arz ettim.”
23
Temmuz 1919’da Fahrettin Bey Erzurum Kongresi’ne ancak bir gün katılabilir.
Fahrettin Bey’in mahallesine bir asker gelerek “Karanlıktan sonra müfettiş
paşa sizi istiyor,” diye bir emir getirir. Fahrettin Bey, Türk Ellerinde
Hatıralarım kitabında bu olayı şöyle anlatıyor: “Derhal karanlıkta Mustafa
Kemal Paşa’nın misafir olduğu eve gittim. Hüseyin Rauf beni alarak yanına
götürdü. Komutan elini omuzuma atarak, “Arkadaş size bir haber vereceğim,
üzülmeyiniz; İstanbul’dan Sadrazam Ferit Paşa’dan Erzurum Valisi’ne acele
telgraf var. Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Harici Nazırı Fahrettin Bey’i
tutuklayarak yirmi dört saat zarfında Trabzon’da bulunan İngiliz torpidosuna
teslim ediniz diye emir veriyor. Hiç üzülmeyiniz, bizim geleceğimiz de sizin
geleceğinize bağlıdır. İngilizler buradan hiçbirimizi alamazlar. Metin olunuz,
ayaklarımıza çarık giyerek sonuna kadar dağların başında mücadele edeceğiz,
memleketi kurtaracağız,” der. Fahrettin Bey de Paşa hazretlerine “Paşam bununla
üçüncü telgraf oluyor. Erzurum vilayeti beni hiçbir sebeple sıkıştırmıyor. Ordu
serbest çalışmama müsaade ediyor. İstediğim yardımları alıp, teşkilatımıza
gönderiyorum,” der. Mustafa Kemal Paşa emirle, “Yarından itibaren sen ve
arkadaşların aramızda görülmeyeceksiniz, çünkü bu telgrafın aynısını Miralay
Rawlinson da almıştır. Sizi bizim aramızda görürse çalışmalarımıza mâni olur,
kongreyi gerçekleştiremeyiz. Hemen teşkilatınızın üzerine gidiniz.
Azerbaycan’la aramızdaki muhabereyi temin ediniz,” der.
Kazım
Karabekir Paşa ordularıyla Elviye-i Selase’ye doğru yürümek için hazırlık
halindedir. Fahrettin Bey orduların önünde arkadaşları ile mihmandarlık görevi
yapmaktadır. 17 Ekim 1920’de tümen komutanı Halit Bey Fahrettin Bey’i telefonla
çağırır ve “sizden dört kılavuz isterim, bunlardan hain çıkanlar olursa sizi
mesul tutacağım. Yarın onları alıp, Bardız’daki karargahıma geliniz,” diye
emir buyurur. Atlılarıyla, Yeni Gazili Ganiko Mehmetağa, Tiknisli Molla Nebi,
Karaçayır’lı Hasan ve Pazarcıklı Bekir Bey’i alarak yanına gider.
Fahrettin Bey Doğu Harekâtında
30
Ekim 1920’de Kars kurtarılır. Kazım Karabekir Paşa, Fahrettin Bey’i Kars
Valiliğine atar. Vilayet işlerini görmek için harekete geçen Fahrettin Bey, IX.
Tümenin 29. Alayında askerlik yapan Ahmet Bey’i yanına tertibat kâtibi olarak
alır, aynı alayda askerlik yapan Sabuncuzade Mustafa Bey’i de Belediye Reisi
yapar. Ermenilere de görev vermekten çekinmez. Eski dostu Vahan Efendi’den
tanıdığı Ermenileri getirmesini ister. O da şehir doktoru Kazancıyan Karabet’i
yine şehir doktorluğuna, Biznuni Haçadur ve Muhrabiyan Efendileri de belediye
meclisi üyesi olarak görevlendirir.
Fahrettin
Bey, Rusça, Gürcüce ve Ermenice hazırlattığı bildiriyi dağıttırmıştır. Bildiri,
“Kırksekiz saat zarfında herkes belediyeye gelip, ispatı vücud edecek, eline
kim olduğuna dair bir belge alacaktır. Esnaflar kendi işleriyle, sanatkârlar tezgâhları
başında çalışacaklar, mühendisler de ellerine verilecek belgelerle ordunun
emrine girecekler. Bu bildiriyi okuyup ve doldurup da itaat etmeyenler hakkında
takibat yapılıp, divanı harbe verilecektir,” şeklinde yayınlanır.
Bildiriden
sonra Kars’taki gayri Müslümler saklandıkları yerlerden çıkarak belgelerini
alıp, işlerinin başına dönmüşlerdir.
Fahrettin
Bey, muhacirleri ve şehirde birikenleri kendi köylerine, köyleri yanarak
boşalanları Ermeni ve Rum köylerine yerleştirir. Ermeni mezaliminde kırıma
uğrayan, hayatını kaybedenlerin defin işlemlerini yaparlar.
Kars Milletvekili Olarak Birinci Meclis’te
Kars,
30 Ekim 1920 de kurtarılmış, Kars’ın ve Ardahan’ın anavatana katılmasıyla
milletvekilleri seçimleri ancak 1921 yılında yapılabilmiştir. Kağızman’dan Ali
Rıza Bey, Sarıkamış’tan Fahrettin Bey, 13.Tümen Komutanı Albay Cavit Bey,
Ardahan’dan Osman Server ve Hilmi Bey seçilerek Temmuz 1921’de Ankara’da
meclise katılabilmişlerdir.
Fahrettin
Bey, bir dönem milletvekili olarak Kars ilini temsil eder. Birinci Meclis’e
Kars milletvekili olarak katılması nedeniyle yeşil, milli mücadelede bilfiil
cephede aktif görev yaptığından kırmızı istiklal madalyası ile taltif
edilmiştir.
Fahrettin
Erdoğan adına yaptığımız panellerde, panelistimiz olan araştırmacı yazar Sayın
Sezai Yazıcı Bey’in sunduğu, Fahrettin Bey’in TBMM anketine özenle değinmek
isterim. 21.03.1922 tarihinde TBMM’de düzenlenen o ankette Fahrettin Bey’in
dokuz maddede verdiği kapsamlı yanıtlar (İlk Meclis Anketi S.243) bugün bile
Türkiye’nin pek çok sorununu çözecek niteliktedir. Fahrettin Bey’in verdiği
yanıtları aynen aşağıda sunuyorum.
1. TBMM Hükümetinin yönetiminde bulunan
Müslümanların hiçbir cins (ırk) ve mezhep ayrımı yapmadan fikir birliğine
getirilmesi gereklidir.
2. Halkın üstünde zulümün kaldırılması,
adaletin dağıtılması,
3. Bütün memleketlerde yasanın egemen
olması,
4. Yasaya aykırı davranan bütün sivil ve
asker kamu görevlilerinin merhamet edilmeden ömür boyu görevine son verilerek,
belgelerine kayıt düşülmesi, kendisine damga vurulması (Çünkü Japonlar bu
yasayla yolsuzluğun önünü almışlar ve bu damgalama yasasını
Kuran’dan çıkarmışlardır),
5. Vatan çıkarlarını bırakıp, kişisel çıkar
peşinde koşanlar aramızdan çıkarılmalıdır,
6. Bütün ulusta bağımsızlık fikri
doğmuştur; hiçbir vakit bu fikir ölmez ve ışıklı yanı sönmez,
7. TBMM üyelerinin ortak bir fikirde olarak
karşımızda bir düşman görmek kararlılık ve inancıyla düşmanın yok edilmesine
atılması,
8. Düşmanı memleketten attıktan sonra
savaşa son vermek, memleketi ekonomik bir memleket yapmak,
Eğer
bütün ulus bu sekiz madde üstünde düşüncelerini birleştirirse, İngiliz siyaseti
karşımızda dağlar kadar da olsa mutlaka devrilecektir. (Büyüklerin çalışması
dağlar devirir) deyişi uyarınca buna inancım sağlamdır.
Ankara Yılları ve Vefatı
1938
yılında Fahrettin Bey Ankara’ya yerleşir. 1946 yılında Cenubi Garbi Kafkas
Cumhuriyeti’ne ait bayrakla birlikte elindeki diğer belgeleri Prof. Dr. Enver Ziya Karal’ın başında
bulunduğu Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’ne teslim etmiştir. Kurum tarafından
kendisine teşekkür belgesi verilmiştir.
Fahrettin
Bey’in doğumundan ölümüne kadar yaşamını içeren “Türk Ellerinde Hatıralarım”
kitabını 1954 yılında yayımlatmıştır. Bu kitapta yurtsever arkadaşlarıyla
yaptıkları mücadele en ince ayrıntısına kadar yer alır. Sürgün günleri, Orta
Asya’daki yaşamı ve oradaki Türklerin yaşamı hakkında bilgiler içerir. Ermeni
mezalimine belge niteliği taşıyan bir eserdir. İkinci baskısı, 1998 yılında
vefatından sonra yayımlanmıştır. Üçüncü baskısı ise, AKKAV tarafından 2007 yılında
yapılmıştır. AKKAV, Fahrettin Erdoğan adına üç adet panel düzenlemiştir.
Bunlardan biri Sarıkamış’ta, diğer ikisi ise Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Panel bildirileri daha sonra kitaplaştırılmıştır.
Panelistlerimizden
olan GATA Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Adnan Ataç’ın “Türk
Ellerinde Hatıralarım” kitabıyla ilgili yaptığı tanım şöyledir: “Nasıl
Turgut Özakman’ın ‘Şu Çılgın Türkler’ kitabı Kurtuluş Savaşı’nı ve ülkenin
hangi şartlarda bağımsızlığa kavuştuğunu anlatıyorsa, Fahrettin Erdoğan’ın
‘Türk Ellerinde Hatıralarım’ kitabı da Kars-Ardahan-Batum bölgesinin
bağımsızlık ve kurtuluş savaşının hikayesidir”.
Rusların
ve İtilaf devletlerinin, yani emperyalistlerin ulus kimliklerini yok ederek,
etnik, mezhepsel ve inançsal alt kimlikleri kaşıyarak, ulus devletleri ortadan
kaldırma uğraşları sonucu “Böl, parçala, sömür” oyununa gelmeyen, vatanı
uğruna öngörülü, aklını kullanan, esaret altında şerefsizce yaşamak yerine
özgürlük için şerefle ölümü göze alan ölümsüz kahramanların hikayesidir.
Fahrettin
Bey, 25 Mayıs 1958 yılında vefat etmiştir. Kabri Cebeci asri mezarlığındadır.
Elviye-i
Selase bölgesinde özgürlük ve hürriyet aşkıyla vatan için göğüslerini düşmana
siper eden ölümsüz kahramanlara selam olsun. Fahrettin Bey’i ve tüm yurtsever
arkadaşlarını mihnet ve şükranla anıyorum.
*Gültekin Erdoğan - Dr., Araştırmacı e-mail: gultekinerd@gmail.com
© 2010, IJORS - INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES