ISSN: 2158-7051 ==================== INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES ==================== ISSUE NO. 6 ( 2017/1 ) |
TÜRK VE KIRGIZ GAZETELERİNDE KULLANILAN ORTAK DEYİMLER
ANARKHAN NAZARKUL KYZY*
Summary
The
fact that the idioms that take place in Kyrgyz and Turkish newspapers vary
according to the features of both dialects generated the need to examine the
semantic nature and historical account of these words together with the
question whether they are formed with origin or foreign words. The
comparison and examination of idioms on newspapers created the necessity to
examine both the historical account of the idioms in Turkey Turkish and Kyrgyz
Turkish and the idioms that date back to ancient ages diachronically and
synchronically. To do this, it is necessary to find answer to the question
whether the common idioms in both languages resemble each other in phonological
respect or the question if they are equivalent
semantically
Key Words: Idiom, common idioms, newspaper, origin or foreign
words.
Giriş
Gazetelerde yer alan deyimler
her türlü konuda farklı kullanılmakla birlikte basın yayında gazeteci ve yazarların
kullanma becerisine göre Kırgız Türkçesi ve Türkiye Türkçesindeki tabiatı
açılır. Gazetedeki deyimler konuya bağlı olarak kullanılarak, yöntemine göre
düşünce şeklini oluşturur. Ancak bazı yazarların deyimleri olduğu gibi kullandıkları,
bazı gazetecilerin ise deyimlerin söz dizimini bozarak kullandıklarını
görebiliriz. Böyle bir fenomen bilim adamları arasında birbirine zıt iki fikir
geliştirmiştir. Birinci görüşe göre, deyimlerin değişikliğe uğratılmadan
kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde deyimlerin söz dizimi bozulmuş olup, o
dili konuşan ulusun tarihi, kültürü ve gelenek göreneklerini yansıtan
özellikleri kaybolur ve nesilden nesle ulaşan özelliğini kaybeder. İkinci görüştekiler
ise, deyimlerin diğer kalıplaşmış sözler gibi canlı bir varlık olduğundan
dolayı her zaman değişmek zorunda olduğunu savunurlar. Bunun yanı sıra
deyimlerin düşünceyi yansıtma becerisini göstermek için onların etimolojisine
bakmadan söz dizimini bozarak kendilerine has anlamsal bileşenlerini korumadığı
zamanlar da olmuştur (Mustafa Uğurlu, 2004).
Böyle bir durumda deyimlerin bazıları düşünce şeklinin
yansıtılmasında olumlu bulgular verirken, bazı durumlarda alay veya kınama
anlamında söylenenler de mevcuttur. Dolayısıyla bu düşüncelerin arasındaki
deyimlerin o dili konuşan ulusun tarihi ile ilgili mecaz anlam içerdiğinden dolayı
hiçbir değişikliğe uğratılmadan kullanılmasını doğru bulmaktayız. Çünkü
deyimlerin uzun bir geçmişi vardır. (Aksan Doğan-1993).
Her iki milletin yaşamı ile ilgili tarihi olayları içerdiğinden dolayı değerli
sayılır. Genelleme niteliğinde olmakla birlikte kendi özelliğini de
korumaktadır. Akraba dillerinde böyle tarihi bir yolun aynı kökten gelmesi; ortak
deyimlerin ortaya çıkışını sağlayarak genel kriterlere göre sınıflandırılmasına
yön göstermiştir.
Gazetelerdeki ortak deyimler
Kırgız ve Türk dillerinde yayınlanan ve baskı sayısı çok
olan on gazetede kullanılan ortak deyimler yapısı bakımından iki grupta ele alınabilir:
a)
Hem
biçim hem anlam bakımından aynı olan deyimler;
b)
Fonetik
açıdan farklı olan ama anlam bakımından aynı olan deyimler.
Birinci gruptaki deyimler iki millet arasındaki tarihi ve
kültürel ilişkiyi kurarak, etimoloji bakımından belli bir genelleme niteliğinde
olduğundan dolayı aynı anlamı verirken, ikinci gruptakiler Kırgız ve Türk
dillerindeki ortak deyimlerin ilk anlamını korumakla birlikte dil özelliklerine
göre değişmiş olup, belli bir miktarda deyimler dünyasına ek olarak girdiği
dikkate alınarak sistemleştirilmiştir. Deyimlerin dil özelliklerine göre
anlamını yenileyebileceği dikkate alınarak deyimlerin gazetelerde kullanılmasında
belli bir genelleme özelliğinin korunmasından dolayı deyimleri bu yönden
sınıflandırmaya çalıştık.
Kırgız ve Türk gazetelerinde
kullanılan böyle bir deyimler, “baş” kelimesinin esas anlamından başka anlam içermesinden
dolayı farklılık göstermektedir. Örneğin, “baş” kelimesi; oy cügürtüü (fikir
yürütmek), çeçim çıgaruu (karar almak) gibi soyut anlamlarda kullanıldığı gibi her
iki lehçede herhangi bir nesne veya işin başlangıcı anlamını taşımaktadır.
(Sagınbayeva.B-1995.)
Türkiye
Türkçesindeki kafası karışık olmak
deyimi Kırgız Türkçesindeki “başı şişüü” (kafa şişmek), “başı çataşuu” (kafası
karışmak) anlamını bildirmektedir. Kafa
yormak “başı katuu” anlamında kullanılır. Örneğin, Türkiye Türkçesi: Öncelikle bu durumun sebeplerini muhtemel
iletişim sorunlarında kafa yormalı çözüm aramalısın. (Birinçiden bul
abaldın sebepterin bolcol menen baylanış problemalarına baş katırıp cıyıntıgın
tabuuga araket kılışın kerek) (Sabah 2011) Kırgız Türkçesi: Sovet zamanında mınday baş
katıruu kaydan, bardıgı may köl süt köl (Sovyet döneminde böyle kafa yormak
yoktu, her taraf bolluk ve bereket dolu idi) (Uçur, 2010) “Baş” kelimesi “oy cügürtüü” (fikir
yürütmek) soyut anlamda kullanılmıştır. Bu demek oluyor ki, herhangi bir meselenin
çözülmesinde zorlanma ve çok düşünmenin neticesinde “başı çarçoo"
(kafa yormak) deyiminin anlamı her iki lehçede aynıdır. Türkiye Türkçesindeki “kafa” kelimesi
Kırgız Türkçesindeki “baş” kelimesi ile anlam bakımından aynıdır. Dolayısıyla “baş” kelimesi ile
ilgili deyimler Türkiye Türkçesinde “kafa” kelimesiyle verilmektedir. Ancak Kırgız Türkçesindeki “baş” kelimesinin
Türkiye Türkçesindeki “kafa” kelimesi ile anlam bakımından eşdeğer olması ve baş/
kafa kelimesinden oluşan deyimlerin aynı anlamı vermelerine rağmen bazen deyimlerin
söylenişine göre anlamsal farklılıkları da oluyor. Dolayısıyla bu iki kelimenin
deyimlerin yapısında (kuruluşunda) birbirinin yerini değiştiremediği
görülmektedir. Örneğin, Türkiye Türkçesindeki kafayı kullanmak deyimi Kırgız Türkçesindeki “başın iştetüü”, “meesin iştetüü” anlamını
vermektedir. Türkiye Türkçesinde ise hiçbir zaman “başı kullanmak” kullanılmaz. “Başın iştetüü” (kafayı kullanmak)
deyimi fikir yürütmenin gücünü bildirmektedir. Türkiye Türkçesindeki baş kaldırmak (baş kötörüü) deyimi kafa kaldırmak olarak kullanılamaz.
Ancak bazı Türk gazetelerinde kafa
kaldırmak deyiminin yanlış olarak kullanıldığı görülmektedir. Örneğin, Türkiye
Türkçesi: 39 yolcu ve 4 mürettebat
taşıyan yolcu uçağı düşünce şehit olanların akrabaları kafa kaldırmaya
başladılar. (39 cürgünçü cana 4 ekipajdı taşuuçu uçak kulaganda
çürgünçülördün cakındarı baş kötörö baştaştı.) (Hürriyet 2010) Kırgız Türkçesi:
Bugün emi ayrım toptor baş kötörüp,
Ubaktıluu Ökmöttün casagan işin sındap jatışat (Bugün bazı gruplar baş
kaldırmış olup, Geçici Hükümetin yaptığı çalışmalarını eleştirmektedirler) (Agım
2011) Kırgızdar jer jerge bölünüp
tireşebiz da, başka eldin aldında kelin bolup jügünöbüz, alarga baş kötörüp
kayaşa ayta albaybız (Biz Kırgızlar kendi aramızda bölünüyoruz, diğer
halkların önünde gelin gibi boyun eğiyoruz, onlara baş kaldırıp ters cevap
veremiyoruz) (Super İnfo 2011) “Baş” kelimesi bazı deyimlerde insan, adam anlamında da
kullanılmaktadır. Örneğin, baş başa vermek deyimi bir kaç kişinin bir araya
gelmesi anlamını bildirmektedir. Türkiye Türkçesi: Bu sorunu ancak baş başa vermekle çözebiliriz. (Akşam, 2008) Kırgız Türkçesinde
aynı anlamda kullanılan deyimler çoktur: “baş
koşu” (evlenmek), “birge
bolu” (beraber olmak), “tilekteş
boluu” (hemfikir olmak)
anlamında kullanılmaktadır.
“Başı
baylanuu” (başı bağlanmak) deyimi
Kırgız Türkçesi ve Türkiye
Türkçesinde aynı anlamda
kullanılmaktadır. Her iki lehçede bu deyim iki anlamı taşımaktadır. Birincisi,
evlendirilmek, evlenme (eşinden başka birine) hakkına sahip olamamaktır.
İkincisi, kendi başına sahip çıkamamak, birine bağımlı olmaktır. Örneğin, Türkiye Türkçesi: Başı bağlananların vekillerine birer samuk
kürk gelmiştir. (Başı baylangandardın öküldörünö kiş terisi kelgendir.) Yaşı geldi de geçiyor artık bizim oğlanın
başını bağlamak gerek (Bizdin balanın caşı cetti al turgay ötüp da baratat,
başın bayloo kerek.) (Hürriyet 2011) Kırgız Türkçesi: Buga çeyin Orusiyada baş kalkalap cürgön İ.Çudinovdun kelişi kütülüüdö.
Demek, dagı bir çinovniktin başı baylandı (Bu zamana kadar Rusya’ya sığınan
İ.Çudinov’un gelişi beklenmektedir. Bu demektir ki, yine bir bürokratın başı
bağlandı.) (Uçur 2011) Surakta bala
ilgerten ata-enesi kudalaşıp, başın baylap koygonduktan ala kaçıp algandıgın
aytkan (Soruşturmada çocuk, anne-babasının önceden dünürlüğe gittiği ve
başını bağladığından dolayı kızı kaçırdığını söyledi.) (Super İnfo 2008)
Baştan ayağa.
Türkiye Türkçesi: İşimize olan inancımızı…koruyarak
baştan ayağa yeniledik. (Kızmatıbızga bolgon işeniçibizdi…saktoo üçün
baştan ayak canıladık.) (Posta 2008) Baştan
ayağa incili kaftan giyse de, insanı adam yapan ağzındaki söz. (Başınan
ayagına çeyin bermetten kiyim kiyse da adamdı adam kılga oozundagı söz.) (Akşam
2010) Kırgız Türkçesi: Cogoru cakta bir
özgörüü bolso ele tömöndö baştan ayak kızmat almaştıruu cürüp kalat.
(Yukarıdakiler arasında herhangi bir değişiklik olur olmaz aşağıdakiler
arasında da baştan ayağa görev yeri değiş tokuşu yapılıyor.) (Super İnfo 2011) Bizdin iyne cibibizge çeyin baştan ayak
bilişet. (Bizi baştan ayağa tanıyorlar.) (Agım 2009)
Bu
deyimlerin bazıları fonetik açıdan farklıdır. Örneğin, Türkiye Türkçesindeki g sesi
ile kurulmuş deyimlerin çoğu Kırgız Türkçesinde k sesi ile söylenmektedir.
Örneğin, gözünü ayırmamak (közün ayırboo). Türkiye Türkçesi: Sürekli çocuğun başında dikilip gözünü
üzerinden ayırmamak mı gerekiyor, yoksa bir köşede oturup uzaktan takip etmek
mi? (Dayıma balanın başında tigilip közün ayırbastan karap oturuu kerekpi
ce bolboso uzaktan baykoo kerekpi?) (Sabah 2011). Kırgız Türkçesi: Közömöldö turgandar ayıptaluuçunu kaçırıp
ciberip, boloor iş bolup, boyosu kangandan kiyin barmagın tiştemiş etip, alardı
köz ayırbay karap otura albayt ekensing demiş boluştu (Nöbette duranlar
sanığı kaçırdı. Olan oldu, iş işten geçtikten sonra parmağını ısırıp onlardan
gözünü ayırmadan bakıp oturamıyormuşsun diye söylemiş oldular.) (Uçur 2011) Gözü
kör – közü kör. Türkiye Türkçesi: Aşkın,
paranın gözü kördür. (Süyüünün cana akçanın közü kör.) (Sabah 2010) Kırgız
Türkçesi: Mınday aldamçılıkka kantip şük
oturuuga bolsun, közüm sokur bolso da kökürögüm soo dep kanırıgı tütöp ketti.
(Böyle bir ihanete nasıl suskun kalırım, gözüm kör olsa da gönlüm rahat değil
diye kederlendi.) (Kırgız Tuusu 2010) Gözü açılmak - közü açıluu.
Türkiye Türkçesi: Yaşı büyüdükçe gözü de
açılmaya başladı. (Çonoygon sayın közü açıla baştadı.) (Sabah 2008). Kırgız
Türkçesi: Algılıktuu işterdi körüp
könülüm kötörülüp közüm açıla tüştü. (Başarılı çalışmaları görüp sevindim,
gözlerim açıldı.) (Uçur 2009) Göz yummak - köz cumuu: Sana bu yaşa gelinceye kadar göz yumdum, ama
artık yeter. (Saga uşul caşka çeyin köz cumdum, cetişet emi.) (Akşam 2009).
Zavallı babası trafik kazasından göz
yumdu kurtaramadılar. (Baykuş atası avariyadan köz cumdu, kutkara alışpadı.)
(Hürriyet 2012) Kırgız Türkçesi: Kırgız
eli biylikte oturgandarga uşul ubakka çeyin köz cuump kelişti. (Kırgız
halkı iktidarda oturanlara bu zamana kadar göz yummuştur.) (Fabula 2010) Kançalagan kırçınday caş baldar künöösüz köz
cuump ketişti. (Nice gencecik fidan gibi çocuk suçsuz yere göz yumdu.) (Kırgız
Tuusu 2010) Bu deyim her iki lehçede iki anlamda kullanılmaktadır. Birinci
anlamı, köz cumuu (göz yummak), kaytış boluu (vefat etmek). İkinci anlamı,
körmöksön bolup koyu (görmezlikten gelmek). Örneğin, gözü açık – közü açık. Türkiye
Türkçesi: Senin çocuk gözü açık
birisi olacak galiba. (Baamımda senin balan közü açık bolot okşoyt.) (Sabah
2011). Bu deyimin Kırgız Türkçesinde iki anlamı mevcuttur: 1) dini inancına
göre sıradan kişilere görünmeyen, cin şeytanları ve atalarının ruhlarını
görebilen veya meydana gelecek olayları önceden söyleyebilen, kehanete sahip birisi anlamındadır
(C.Osmonova, 1972). Örneğin, Kırgız Türkçesi: Oş
bazarga barsan ele közü açık bakşılar etekten alıp, oy-boyuna koyboy tölgö açıp
berebiz dep asılışat. (Oş pazarına ne zaman gitsen gözü açık falcılar etekten
tutup ‘falına bakalım’ diye asılıyorlar.) (Fabula, 2009); 2) çok şeyi bilen,
çok şeyi gören, her şeyden haberdar olan, bilgili biri. Örneğin, Kırgız
Türkçesi: Oşol sözdör namıska tiyip, men köp oylonot elem, azır oylosom al
ekspertter közü açık, körögöç adamdar eken. (O sözler gururuma dokunmuştu. Ben
çok düşünmüştüm, şimdi o uzmanların gözü açık ve öngörülü olduklarını anladım.)
(Super İnfo 2011) Gözü açık gitmek –
közü açık ketüü. Örneğin, Türkiye Türkçesi: Geçen
Kasım ayında annem öldü, gözü açık gitti, onu son kez, öpe koklaya, hastanenin
gasılhanesinde yıkarken, gözlerini kapatmaya çalıştım…kapanmadı. (Ötkön
noyabr ayında apam öldü, közü açık gitti, anı akırkı colu ööp cıttap,
oorukananın söögün cuuçu cerde maryam suuga alıp catkanda közdörün cabuuga
araket kıldım…cabılbadı.) (Sabah 2009) Kırgız Türkçesi: Uşul küngö çeyin eç cakşılık körböy tigintip közü açık ketti. (O
güne kadar hiçbir iyiliği görmemiş, közü açık gitti.) (Kırgız Tuusu 2009) Gözyaşı dökmek – köz caş tögüü.
Örneğin, Türkiye Türkçesi: Sanık Süleyman Karadağlı, gözyaşı dökerek verdiği
son savunmasında, eşini öldürdüğü için pişman olduğunu belirterek, “Evde kırmadık bir şey
bırakmadı, kapıları bile kırmıştı” (Ayıptaluuçu Suleyman Karadaglı köz caşın tögüp
akırkı sözünde ayalın öltürgöndügü üçün öküngönün aytıp: ‘Üydö sındırbagan eç
nerse kalgan cok. Eşikterdi da talkalagan, - dep ayttı.) (Sabah 2012) Bu
deyimin Kırgız Türkçesindeki deyimden farklılığı, Kırgız Türkçesinde köz yaş
ayrı yazılırken Türkiye Türkçesinde gözyaşı olarak birleşik yazılır. Bunun yanı
sıra her iki lehçede g-k, d-t sesleri farklıdır. Kırgız Türkçesi: Baldarının cer muştap kalganına min keyip
kançalagan köz caş tögülbödü deysin.( Çocuklarını toprağa verdiği için ne
kadar üzüldüğü ve gözyaşı döktüğünü bilemezsin.) (Super İnfo 2011). Bu deyim
her iki lehçede durmadan ağlamak, bardaktan boşanırcasına ağlamak anlamına
gelmektedir. Söz konusu deyim diğer gazetelerde köz caşın köldötüü (çok gözyaşı
dökmek) olarak kullanılmıştır. Örneğin, Kırgız Türkçesi: Boloor-bolbos ele köz caşın köldötüp ciberet (Olur olmaz yere
gözyaşı dökmeye başlıyor.) (Uçur 2011) Urmattuu, Ömürbek Çerkeşoviç! Alardın
tögülgön kanı, cetim-cesirdin köz caşının köldöşü kim üçün? (Sayın Ömürbek
Çerkeşoviç, onların dökülen kanı, dul kalan kadın ve yetim kalan çocukların akıttıkları gözyaşları kimin için?) (Uçur 2009)
Gözü doymamak – közü toyboo. Örneğin, Türkiye Türkçesi: Devrelerin gözü doymuyor. (Döö-şaalardın
közü toybos boldu.) (Akşam 2009). Kırgız Türkçesi: Eks-prezidentter mamlekettin kazınasın kançalık kantarıp cese da, közü
toyboy akırı kaçıp kutuluştu (Eski Cumhurbaşkanlar devlet hazinesini
boşaltmalarına rağmen gözü doymayıp sonunda kaçıp kurtuldular.) (Uçur 2011)
Her iki lehçede yayınlanan gazetelerde
yer alan deyimler arasında insan yüzü özel bir anlama sahiptir. Örneğin, yüzü kara – cüzü kara. Türkiye
Türkçesi: Ailemizin o yüz karasının hiç
kimse görmeye gitmeyecek anladınız mı? (Üy-bülöbüzdün bul cüzü karalıgın eç
kim körüügö bara albayt, tüşündünüzbü?) (Sabah 2009). Moskvada iştegen kırgız carandarı ‘patriot’ attuu top tüzüp alıp öz
cerdeşteribizge başka uluttar menen baylanışı bolgon cüzü kara kızdar dep, ur
tokmokko alıp korduk körsötüüdö. (Moskova’da çalışan Kırgız vatandaşları
‘patriot’ (yurtsever) adlı grup oluşturarak hemşerilerimiz olan kızları yabancı
uyruklu erkekler ile çıktıkları için yüzü kara diye dövüp aşağılıyorlar.)
(Fabula, 2012) Yüzü ak – cüzü ak. Bu
deyim her iki lehçede aynı anlam taşımasına rağmen, Kırgız Türkçesinde “ak” kelimesinin yerine “carık” kelimesi daha çok kullanılmaktadır.
Örneğin, Türkiye Türkçesi: Alnı açık,
yüzü ak bir insandı. (Mandayı açık
cüzü ak bir adam ele.) (Zaman 2010). Kırgız Türkçesi: Ubaktıluu Ökmöt cüzübüz carık bolsun dep kalayık kalktan 100 kündük
ubakıt suranıştı… (Geçici Hükümet yüzümüz ak olsun diye halktan 100 günlük
zaman istedi.) (Uçur 2011). Bul zamanda
enkeyip emgektengen adamdın cüzü carık tura. (Bu zamanda eğilerek çalışan
insanların yüzü akmış.) (Agım 2009). Yüzünü
ağartmak – cüzün agartuu. Örneğin, Türkiye Türkçesi: Uluslararası maratonda birinci gelerek milletin yüzünü ağarttı bu çocuk.
(Bul bala el aralık marafondo birinçi kelip türk elinin cüzün agarttı.) (Sabah 2009).
Kırgız Türkçesi: Biyçi citibiz çet ölködö
bir emes iki iret öz önörün körsötüü menen kırgız elin düynögö tanıtıp
cüzübüzdü agarttı. (Erkek dansözümüz yabancı ülkede bir değil iki kez
hünerlerini sergileyerek Kırgız halkını dünyaya tanıtmış olup yüzümüzü
ağarttı.) (Uçur 2012) İnsan yüzü ile ilgili deyimlerin gazetede aktifliğini
kaybetmese de, çok verimli olmadığını belirtmek isteriz. Bunun yanı sıra insanın
iç dünyası, olumlu ve olumsuz yönlerinin yansıtılmasında önemli rol oynamakla
birlikte söz konusu deyimlerin belli bir imge aracılığıyla canlandırma
tabiatını koruduğu görülmektedir. Örneğin, yüzüne
kan gelmek – cüzünö kan cügürüü, betine kan çurkoo. Sağlığına kavuşmak, benzi
beti rengine gelmek anlamındadır. Türkiye Türkçesi: İşi şişe serum verdiler, sonunda yüzüne kan geldi. (Eki şişe plazma
kuydu ele, akırında cüzünö kan geldi.) (Akşam 2011). Bu deyimler cüzünö kan
cügürüü, cüzüne kızıl cügürüü veya betine kan cügürüü (yüzüne kan gelmek) anlamını
vermekte ve her iki lehçede yayınlanan gazetelerde çok kullanıldığını
göstermektedir. Kırgız Türkçesi: Kımızdı
içip cüzü tamılcıp betine kızıl cügürdü (Kımızı içtikten sonra yüzü kızarıp
benzi beti yerine geldi.) (Agım 2010) Yukarıda gösterilen örneklerde, Türkiye
Türkçesinde y sesi Kırgız Türkçesinde c sesi ile söylenmektedir. Örneğin,
yüz-cüz, yürek-cürök v.s. Söz konusu kelimeler söyleniş ve anlam bakımından aynı
olduklarından dolayı ortak deyimler örnekleri için kullandık.
Günümüzde gazetelerde insan dili ile
ilgili deyimler de önemli rol oynamaktadır. Örneğin, Dilinin ucuna gelmek – tilinin uçunda. Türkiye Türkçesi: İsmi dilimin ucuna gelir gelmez kalbimden
hafif bir cereyanın kopup damarlarıma aktığını duyuyorum. (Atı tilimdin
uçuna kelgende cürögümdön cumşak cel sogup tamırlarıma akkanın sezem.) (Akşam
2009). Kırgız Türkçesi: Açuumdan özümdü
tıya albay zaar sözdör tilimdin uçuna keldi. (Kızdığımdan kendimi
tutamadım, gönül kırıcı sözler dilimin ucuna geldi.) (Fabula 2009) Dilini yutmak – tilin cutuu. Örneğin, Kırgız
Türkçesi: Tilin cutup algansıp ün cok söz
cok turup berdi. (Ağzından ne ses ne sözcük çıktı, dilini yutmuş gibi duruyordu.) (Kırgız Tuusu
2009)
Türkiye Türkçesinde verilen deyim
örneklerini analiz edecek olursak, baş koyu deyimi Kırgız Türkçesindeki “moyun sunu” (boyun eğmek), “baş iyüü” (baş eğmek) anlamı ile aynı olmayıp başın sayu deyiminin
anlamını bildirmektedir. Kırgız Türkçesi: Columdan
tur bul işke baş koydum. (Yolumdan çekil ben bu işe kafayı taktım). Bu
demektir ki, başka birinin kendisine engel olmasına karşı çıkarak, ne olursa
olsun o işi sonuna kadar götüreceği, bu işi kafaya taktığı anlamını
vermektedir. Örneğin, Kırgız Türkçesi: Mına
uşunday kıl çaynaşkan kırdaalga Ceniş mırza başın sayıp, korkposton özünün
professionalduulugu menen eldin beykuttugu üçün can ürögünü koldoogo arzıyt.
(Böyle zor bir durumda Ceniş bey kendini feda ederek korkusuzca profesyonelliği
ile halkın huzuru için canını feda etmesi övgüye değerdir.) (Agım 2011) Baş göz etmek. Örneğin, Şu oğlanı da bir baş göz edersem gözüm
arkada kalmayacak. (Uşul balanı üylöndürsöm közüm arkada kalbas ele.) (Sabah 2011) Türkiye Türkçesinde evlendirmek
anlamında kullanılırken, Kırgız Türkçesinde farklı olup, baş-köz boluu anlamında
kullanılmaktadır (göz kulak olmak).
Her iki lehçede kelime yapımı fonetik
bakımdan farklıdır. Türkiye Türkçesinde bazı deyimlere mak-mek ekleri eklenerek
oluşturulur. Ancak, cümlenin kurulmasında eklenen ekler düşer, cümlenin
yapısına göre söylenir. Bu, Türkiye Türkçesindeki deyimlerin özelliğidir. Bunun
yanı sıra böyle bir fenomenin Türk halkının kültürel özellikleri ve bu
özelliklerin neticesinde meydana gelen gramer yapılarındaki değişimler olduğunu
söylersek yanılmayız. Çünkü deyimlerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı belli olmasa
da, deyimlerin kuruluşu ve tarihçesini inceleyerek, ezelden beri ağızdan ağza ve
nesilden nesle aktarılma özelliğini taşımaktadır.
Sonuç
Kırgız Türkçesi ve Türkiye
Türkçesinde yayınlanan gazetelerdeki ortak deyimler; o dili konuşan ulusun
özellikleri, dini inançları, yer adları ile ilgili kültürel durumu yansıtmış
olup, siyasi, ekonomik v.b. özellikleri taşımakla birlikte verdiği mecazi anlamları
ile birbirinden farklılaşmaktadır. Kırgız ve Türkçe gazetelerinde yer alan
deyimlerin insanların tutum ve davranışlarından başlayarak toplumun
sosyo-ekonomik, hukuki, ahlaki, dini ve öbür dünyadaki kavramlar ile ilişkisindeki
yansıtma olarak gerçekleştirilen durumları açıklayan nitelik özelliğine göre
edebi eserlerden farklı olduğunu belirtmek isteriz. Bunları halkın
sosyo-politik, bunun yanı sıra sosyal tabakalarını yansıtan deyimsel fikir
yürütmenin kaynağı olarak bakabiliriz.
Bibliyografya
Aksan Doğan. Türkçenin Gücü. -Ankara, 1993.
Mustafa Uğurlu.
Türk Lehçeleri Arasında Kelime Eşdeğerliği. - Bilig, 2004
M.Ertuğrul Saraçbaşı, İbrahim
Minnetoğlu, Türkçe Deyimler Sözlüğü - İstanbul,2002
Osmonova.C. Kırgızca deyimler.-Frunze, 1972
Sagınbayeva.B. Türk Dili, - Б, 1995.
Osmonova.C. Konkobayev.К. Caparov.Ş. Kırgızca deyimler sözlüğü.-Bişkek 2001
Akşam
(2008-2012)
Sabah
(2008-2012)
Hürriyet (2008-2012)
Zaman (2008-2012)
Posta (2008-2012)
Agım
(2008-2011)
Kırgız Tuusu
(2008-2012)
Superinfo
(2008-2012)
Uçur
(2008-2012)
Fabula (2008-2012)
*Anarkhan Nazarkul Kyzy - Bişkek Beşeri Bilimler Üniversitesi (BGU) Türkoloji Bölümü doktora öğrencisi, Bişkek, Kırgızistan. e-mail: asil.n@mail.ru
© 2010, IJORS - INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES