ISSN: 2158-7051 ==================== INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES ==================== ISSUE NO. 2 ( 2013/2 ) |
CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKİYE - SSCB
EĞİTİM İLİŞKİLERİ: 1921-1936 YILLARI
ARASI
HASAN KARACAN
Summary
Educational relations
between Turkey and the Russian Federation are developing rapidly. Turkey has
established long-standing relationships. One of the most important established
relations is the educational relationship. The ground for the basis of positive
developments in the educational relations today was prepared in 1921. In this
study, the long evolution of educational activities between the two countries between
the years of 1921-1936 is given. Among the major training activities between
Turkey and the USSR were: the mutual student and educator exchanges, scientific
conferences, congresses, participating in symposia and conferences, resources
and educational research.
Keywords:
Educational Relations, Russia, USSR, Turkey and the USSR Educational Studies.
Giriş
Rusya’da Bolşevikler Ekim Devrimi’nde (1917) iktidara
geçtikten sonra Çarlık döneminde imzalanan Türkiye ile ilgili gizli anlaşmaları
reddettiklerini ve Türkiye ile barışçıl bir şekilde ilişkilerini sürdürmek
istediklerini açıklamışlardır.
Böylece Türk-Sovyet ilişkileri başlamış ve yıllarca devam
edegelen düşmanlıklar bu vesile ile son bulmuştur. O dönemde her iki
ülke de aynı kaderi yaşıyorlardı, bunun sebebi ise başka ülkelerle savaş
halinde olmalarındandır. Atatürk bu durumu “iki devlet
arasında karşılıklı dayanışma” olarak ifade etmiştir. Atatürk
Sovyet Rusya’da meydana gelen rejim değişikliğini tehlike olarak görmemiş,
önemli olanın iyi komşuluğun devam etmesi olarak görmüştür. Sovyet Rusya
açısından ise Anadolu ve boğazlara sahip dost bir Türkiye’nin
kendi çıkarlarına olması dolayısıyla iyi ilişkiler geliştirmek istemişlerdir. Bu tarihten sonra Türkiye ve Sovyet Rusya arasında birçok alanda
(askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel) antlaşmalar yapılmış, karşılıklı
ziyaretler gerçekleştirilmiş ve imzalar atılmıştır. Bu
geniş konuyu özelleştirerek yalnızca 1921 ile 1936 yılları arasında gelişen
eğitim ilişkilerini inceledik.
Eğitim
İlişkileri
Mihail Vasilyeviç Frunze[1] 21 Kasım
1921 yılında beraberindeki heyetle birlikte Türkiye’yi ziyaret eder ve Türk
makamları ile yapılan temaslarda, bazı Türk öğrencileri Rusya’ya okumaya
göndermek istediklerini bildirmişlerdir. Frunze’nin bu isteği Sovyet yetkili
makamlarına iletmesinin ardından, Rusya’daki yüksek okullarda TBMM Hükümeti
kontenjanına 100 kişilik yer ayrılmıştır.[2]
Bu isteğin ardından konuyu takip etmekle görevli dönemin Moskova
Büyükelçisi Ali Fuat Paşa, Türk öğrencilere ayrılan kontenjan ve önerilen olanaklar
(burs, yemek, kalacak yer vb.) konusunda Sovyet yetkililerinden bilgi almak istemiş
ve nedenden dolayı bir başvuruda bulunmuştur.[3]
Bir Rus göçmeni olan İvan Andreevich
Korvatsky 1923 yılında Türkiye’de yayınladığı Ay Taçı ve 1927 yılında Haliç
isimli şiir kitaplarını yayınlamıştır. Ayrıca Korvatsky 1927’de yayınladığı Yelpazesiz adlı hikâye kitabı, Türk-Sovyet kültürel ilişkiler kapsamında değerlendirilebilecek bir diğer çalışmadır.[4]
Fuad Köprülü başkanlığındaki bir Türk
bilim heyetinin 1925 Kasımındaki bir başka kültürel faaliyeti ise Moskova
Üniversitesinin 200. yıl kutlamalarına katılmaları ve burada bir takım bilimsel
faaliyetleri gerçekleştirmeleridir.[5] Maalesef Rusça bilen Türklerin azlığı
ilişkilerin istenilen hızda ilerleyememesinde önemli bir etken olmuştur. İki
ülke ilişkilerinin ilerlemesinde bilimsel heyetler oldukça önemli bir yer tutmuştur.
Özellikle bu durumlar dönemin Moskova elçisi Zekai Bey’in de dikkatini çekmiş
ve kendisi Sovyet basınına bu konularda bir mülakat vermiştir. 1925 yılında
Milli Eğitim Bakanlığı’nın daveti ve Sovyet makamlarının onayı ile
St.Petersburg Üniversitesi’nden önemli bir Türkolog olan V.V. Barthold Türkiye’ye
gelmiş ve 2 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi’nde Türkoloji alanında dersler vermiştir.[6]
Türkiye eğitim alanında ilişkileri
geliştirmek amacıyla 1926 yılı ilk günlerinde Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı
Nafi Atıf (Kansu) ve Başmüfettiş Rıdvan Nafiz Bey'i Sovyetler Birliği’ne eğitim
alanında çeşitli araştırmalar yapmak üzere göndermişlerdir. Özellikle okullarda
okuma yazma öğretimi ve ileri yaştaki kişilerin eğitimi ile ilgili konularda araştırmalar
yapan heyet geriye pek çok yeni fikirle döner.[7] Sovyetler Birliği'nden dönen
heyetin verdiği raporun değerlendirilmesi sonucu Türkiye’de eğitimin bütçedeki
payının artmasına vesile olmuştur.[8] Nafi Atıf Bey’in daha sonra ki yıllarda yazdığı
eserlerinde Sovyetler Birliğinde gerçekleştirdiği araştırmaları eserlerinde işlemiş
ve bu eserlerde sık sık Rusya ve onun eğitim aşamalarına atıflar yapılmış ve
örnekler verilmiştir.[9]
Sovyetlerin Erzurum Konsolusu Kolujskiy SSCB’nin
tanıtılması ve propaganda yapılması gerekliliğini ülkesine bildirmiştir. Bunun
en büyük sebeplerinden birisi de Sovyetler Birliği hakkında daha fazla bilgi
edinmek isteyen Erzurum Valisi’nin, kendisinden Türkçe yahut Azerice yazılmış
kaynak talebini 5 Şubat 1926 tarihinde talep etmesidir. Sovyet Arşiv
belgelerindeki 17 Mayıs 1926 tarihli telgrafa göre, Sovyet yetkili makamları
Erzurum Konsolosluğunun daha önce talep etmiş olduğu Sovyetler Birliğini
tanıtıcı 42 adet kitabı 23 Mart 1926 tarihli diplomatik posta ile Erzurum’a
yollamışlardır.[10]
Bakü’de 25 Şubat 1926 tarihinde toplanan
I. Türkoloji Kongresine, Türkiye adına daha önce olduğu gibi yine Fuad Köprülü
ve heyeti katılmıştır. Kongre boyunca Türk ve Sovyet bilim adamları ortak
faaliyetlerde bulunmuşlar ve karşılıklı işbirliğinin artırılması yönünde çalışmalar
yapmışlardır. Kurultay için Bakü’de bulunan Fuad Köprülü burada Azerbaycan
Üniversitesi Doğu Bilimleri Fakültesi’nde Türk Edebiyatı derslerine iştirak etmiştir.
Fuad Köprülünün derslerine girdiği dönemde Azerbaycan Üniversitesi’nde Türk
Edebiyatçı İsmail Hikmet, Azerbaycan Tarihi ve Türk Edebiyatı derslerini
vermektedir ve bu derslere 1925 ve 1926 yılları boyunca devam etmiştir.[11]
Dışişleri Bakanlığından Başbakanlığa yollanmış
olan 18 Eylül 1927 tarihli belgede, Sovyet Basınında yapılan tarama sonrasında
Türkiye’de açılması düşünülen Türkoloji Enstitüsü hakkındaki haber, ilgili birimlere
ulaştırılmıştır. Habere göre, Türkiye’de açılacak Enstitü İstanbul ve Ankara’da
olmak üzere 2 bölümden oluşacak ve üyeleri Sovyet Bilim Adamları arasından
seçilecektir. Çeşitli tarihi eserler, değerli bir kütüphane ve bazı nadir
eserler de bu enstitünün bünyesine dâhil edilecektir. Türkoloji Enstitüsü
olarak kurulacak olmasına rağmen adı geçen oluşumda Türkiye’nin zirai ve fennî
konularına dair çalışmalar da yürütülecektir.[12]
Sovyet Elçisi Surits’in Merkeze göndermiş
olduğu 13 Aralık 1928 tarihli telgraf incelendiğinde, Türkiye’ye bir grup
Ukraynalı bilim adamının geldiği ve bilim heyetinin Türkiye’deki meslektaşları
ile çeşitli temaslar gerçekleştirdikleri ve bazı kurumlarda birkaç derse
girdikleri görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu 24 Nisan 1929
tarihinde aldığı karar ile Moskova’da yapılacak olan Şark Devletleri Sıhhî,
Baytarî (Veteriner ), Ziraî Konferansına bir heyetle katılma kararı almıştır.
Yapılması daha önceki dönemlerde planlanan fakat Afganistan ve İran’ın katılımcı
göndermemesi üzerine ertelenen konferans, bu kez Sovyetler Birliği’nin daveti
üzerine gerçekleştirilmiştir.[13]
Sovyetler Birliği’ni 1930 yılında ziyaret
eden bir diğer heyet de, Haziran-Temmuz aylarında bu ülkede bulunan Türk Eğitim
heyetidir. Heyetin amacı Latin alfabesine geçiş uygulamaları konularında araştırmalar
yapmaktır.[14] Heyet, Genel Eğitim Fuarının düzenlendiği Leningrad (St.
Petersburg) ve Kharkov şehirlerine de bir gezi düzenlemiş ve burada ilgili konu
hakkında temaslarda bulunmuştur.[15] 1 Aralık 1930 yılında Mersin’de çıkan
Toros adlı dergide, Sovyetlerle yapılan ticaret ve Rus İthalat Komitesi Başkanı
Aleksiev’le yapılan röportaj yayınlanmıştır.[16] Bu yayın, Türk-Sovyet
kültürel ilişkilerinin sadece Ankara, İstanbul, Moskova ve Leningrad (St.Petersburg)’da
değil, Anadolu’nun nispeten küçük kentlerinde de canlı bir şekilde yaşandığının
kanıtı olmasından dolayı bir hayli önemlidir.
İsmet Paşa başkanlığındaki
Türk heyetinin 1932 yılında gerçekleştirmiş olduğu Sovyetler Birliği gezisi, bilindiği
üzere Türk-Sovyet ilişkileri tarihinde oldukça önemli bir yer kaplamaktadır. İkili
ilişkilerin pek çok noktasında yeri olan bu gezide taraflar karşılıklı olarak eğitim
ilişkilerin geliştirilmesi, bilimde de çeşitli işbirliği çabalarının içine
girilmesi konularında anlaşmışlardır.[17] Atatürk ile 1932 yılı Ağustos ayı başlarında
Yalova’da bir araya gelen Sovyet Elçisi Surits, burada hem Atatürk, hem de İsmet
İnönü ile çeşitli görüşmeler yapma fırsatı bulmuştur. Görüşmelerde Türk-Sovyet eğitim
ilişkileri konularına da değinilmiş ve 9 Ağustos 1932 tarihinde merkeze çektiği
telgraf ile Surits, Yalova konuşmalarını bildirmiştir. Buna göre Atatürk,
Sovyet elçisine Türk Tarih Kurumu ve çalışmaları hakkında bilgiler verdikten
sonra, Türkiye ile Sovyet Rusya arasında bilimsel bir işbirliği kurmak istediğini
söylemiş ve bu işbirliğinin planlanması ve yürütülmesi noktasında çalışacak
konu ile ilgili 2 Sovyet uzmanın gönderilmesini Surits nezdinde Sovyet Hükümetinden
rica etmiştir. Atatürk özellikle Türkoloji alanında işbirliği yapılmasını ve
Sovyetler Birliğinin Türkoloji alanındaki deneyimlerinden faydalanmak
istediklerini söylemiştir. 2 Nisan 1933 tarihinde Ankara’da Sovyet bilim adamları
Prof. Marr ve Prof. Samoyloviç, Atatürk’ün başkanlık ettiği ve Dil-Tarih
Komisyonu üyelerinin de hazır bulunduğu bir toplantıya katılmışlar ve iki ülke arasında
bilim alanında yapılması planlanan işbirliği üzerine görüş alışverişinde bulunmuşlardır.
Atatürk bu görüşmede, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında bilimsel ilişkilerin
acilen ve ehemmiyetle geliştirilmesi, Türk alfabelerinin birleştirilmesi ve
Türk Bilimler Akademisinin kurulması gerektiğini Sovyet bilim adamlarına söylemiştir.
Prof. Marr ve Prof. Samoyloviç, Ankara’da bulundukları sırada çeşitli mekânlarda
konferanslar vermişlerdir. Prof. Marr ayrıca dilbilimi konularında çeşitli
dersler vermiş ve Türkiye’de geçirdiği günlerle ilgili olarak ziyaretten bir
yıl sonra bir kitap yayınlamıştır. 15 Mayıs 1933 tarihi, ünlü Rus / Sovyet
edebiyat ve fikir adamı Maksim Gorki’nin İtalya üzerinden Türkiye’ye geldiği
tarihtir. İstanbul’a deniz yolu ile gelen Gorki, Süleymaniye cami ve bazı
müzeleri gezmiş ve onun bu ziyareti iki ülke basınında da oldukça olumlu karşılanmıştır.[18]
Sovyetler Birliği’ne eğitim amacıyla
gönderilecek olan bir heyete Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından siyasi
pasaport verilerek seyahatleri kolaylaştırılmıştır. 11 Nisan 1934 tarihinde gerçekleşen
bu heyette makine Mühendisi Bülent Bedi ve Güher Zühdü, Mensucat Mühendisi Osman
Ertem, Kimyager Mühendis Mehmet ve Selahaddin Beyler bulunmaktadır. Bu kişiler
Sovyetler Birliğinde alacakları eğitimle yurda döndüklerinde Kayseri Mensucat
Fabrikasında Şube Amiri olarak görevlerine devam etmeleri planlanmıştır. Bunun
yanı sıra diğer bir gelişme ise 14 Nisan 1934 tarihinde Sovyetler Birliğinin Ankara
Büyükelçisi Surits, merkeze gönderdiği telgraf ile Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bakanı Muhlis (Erkmen) Bey ile görüştüğünü, kendisi ile bazı ziraat
uzmanlarının SSCB’ne eğitim için gönderilmesi kararını aldıklarını bildirmiştir.
18 Ağustos 1934 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen II. Türk Dili Kurultayı’nda
da yine Sovyet Türkologları ile Türk bilim adamları arasında işbirliği
yapılması fikri ağırlık kazanmış ve bu çerçevede gerçekleştirilmesi düşünülen
projeler masaya yatırılmıştır. Kurultaya katılan Sovyet Bilim Adamları
Samoyloviç ve Messaninov birer bildiri sunarak Türk dil problemleri üzerine görüşlerini
dile getirmişlerdir.[19]
Sovyet Elçisi Surits’e Milli Eğitim
Bakanı Hikmet Bey tarafından 6 Kasım 1934 tarihinde gönderilen yazıda, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin, sinema alanında eğitim görmek amacıyla bazı öğrencileri
SSCB’ne göndermeyi düşündüğünü söyleyerek bu konu ile ilgili Sovyet şartlarını
elçiden öğrenmek istemiştir. Görüldüğü üzere Türkiye 1934 yılı sonlarında gelişmekte
olan sinema endüstrisi alanında da öncelikle komşusu Sovyetler Birliği’ne başvurmuştur.
Bakanlar Kurulu’nun 5 Aralık 1934 tarihli Kararnamesinde, Gümrük Vergisi işlemlerinin
düzenlenmesini içeren bir kararda, Sovyetler Birliği’nin Milli İktisat ve
Tasarruf Cemiyeti’ne sesli sinema film makinesi hediye ettiği belirtilmektedir.
Bu hadise de, Türk-Sovyet eğitim ilişkileri kapsamında bir diğer güzel gelişme
olarak tarihteki yerini almıştır.[20]
Türk-Sovyet eğitim ilişkileri alanında 1935
yazında gerçekleşen bir başka gelişme ise, Türk Tarihi Araştırma Cemiyeti Üyelerinden
Prof. Dr. Şemseddin Günaltay Bey ve İstanbul Müzeler Müdürü Dr. Arif Müfit
Bey’in, Eylül ayı başında Leningrad’da (St. Petersburg) gerçekleşecek uluslar
arası sempozyuma katılacaklarının 28 Ağustos 1935 tarihinde Sovyet yetkililere
bir nota ile bildirilmesidir. Sovyetlerin daha önceki teklifi ile bu iki bilim
adamının masrafları Sovyet hükümeti tarafından karşılanmıştır. 21 Aralık 1935
tarihinde Kültür Bakanlığı’nın tavsiyesi ile Dışişleri Bakanlığı, Sovyetler Birliği
ile yürütülecek bilimsel ilişkilerin bundan böyle içerisinde Türk Dil Kurumu ve
Türk Tarih Kurumundan üyelerin de bulunacağı kurulacak bir komisyon tarafından yürütülmesi
kararını almıştır.[21] 1935 yılında Moskova’yı eğitim ilişkileri kapsamında
ziyaret eden bir diğer kişi de Nadir Nadi’dir. Gerçekleştirdiği gezide Sovyet eğitim
ve sanat kurumlarını ziyaret eden Nadi, edindiği izlenimleri daha sonra kitaplaştırmıştır.[22]
Sonuç
Sonuç olarak, 17 Aralık 1925 yılında
Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması
imzalanarak birçok alanda güzel ilişkiler kurulmuştur. Bu güzel ilişkilerden en
önemlilerinden biri de eğitim münasebetleridir.
1925 Antlaşması’nın imzalanmasından 1933 yılına kadar uzanan dönem Türk –
Sovyet ilişkilerinde işbirliğinin en yüksek seviyeye ulaştığı dönemdir. Bu nedenle konumuz olan eğitim ilişkilerini bu zaman
diliminde özelleştirerek inceledik.
Ancak
1936 Montrö Boğazlar Konferansı ve sonrasında Türkiye ile SSCB arasındaki ilişkilerde
güvenilirlik hızla azalmıştır. Bu güven bunalımının sonucunda her alanda olduğu
gibi eğitimde de ilişkiler çok zayıflamıştır.
[1]2
Şubat 1885 yılında Bişkek’te doğdu. Aslen Ukraynalı’dır. Kızılordu’nun
kurucularından sayılmaktadır. Çarlık
döneminde on sene kadar sürgünde yaşadıktan sonra kaçmayı başardı ve Minsk'teki
Bolsevik yeraltı örgütünün başına geçti. 13
Aralık 1921'de Rus delegasyonunun başı olarak Ankara'ya
geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüştü. Bu ziyaret
esnasında, Türkiye ile Sovyetler arasında bir işbirliği anlaşması
imzalandı. İstanbul'da Taksim Meydanında bulunan Taksim anıtında da Kliment Yefremoviç
Voroşilov ile
birlikte heykeli vardır. Sovyetler Birliği döneminde de, Kırgızistan'ın
başkenti Bişkek'e onun şerefine
"Frunze" adı verilmişti. Türkiye'ye yaptığı geziyle ilgili anılarını
kalem almıştır. Anıları Ahmet Ekeş'in Rusça'dan çevirisiyle 1978 yılında
yayınlanmıştır. http://www.idefix.com/kitap/frunzenin-turkiye-anilari-m-v-frunze/tanim.asp?sid=QVCN45W793XEE6FI7I8O
[2]Moisseyev-Rozaliyev, “K istorii sovyetsko-turetskih otnoşeniy”, Gospolitizdat, Moskva 1958.s.51.
[3]Çağatay,
Benhur, “Stalin Dönemi Türk-Rus İlişkileri (1924-1953), Yayınlanmamış Doktora
Tezi, Konya, 2008.
[4]Deleon, Jak, “Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar (1920-1990)”, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul
Kütüphanesi Yayınları, İstanbul 1990. s.39.
[5]Perinçek, Mehmet, “Atatürk’ün
Sovyetlerle Görüşmeleri”, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.211.
[6]Perinçek,
Mehmet, a.g.e., s.211
[7]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[8]Perinçek,
Mehmet, a.g.e., s.211
[9]Kansu, Nafi Atuf, “Pedagoji Tarihi”, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1952
[10]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[11]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[12]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[13]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[14]Saray, Mehmet, “Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil
ve Kültür Birliği”, Nesil
Yayınları, İstanbul 1993, s.82.
[15]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[16]Tacibayev, Raşid, “Kızıl Meydan’dan Taksim’e”,Truva Yayınları,
İstanbul 2004. s.234.
[17]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[18]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[19]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[20]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[21]Çağatay,
Benhur, a.g.e.
[22]Nadi,
Nadir, “İki Sovyet Rusya ve Polonya”, Tel
Yayınları, İstanbul 1973.
Bibliyografya
Çağatay, Benhur, “Stalin Dönemi Türk-Rus
İlişkileri (1924-1953), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya, 2008.
Deleon,
Jak, “Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar (1920-1990)”, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul
Kütüphanesi Yayınları, İstanbul, 1990.
Kansu, Nafi Atuf, “Pedagoji Tarihi”, Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1952.
Moisseyev, P.
-Rozaliyev, Y., “K istorii sovyetsko-turetskih otnoşeniy”, Gospolitizdat, Moskva 1958.
Nadi,
Nadir, “İki Sovyet Rusya ve Polonya”, Tel
Yayınları, İstanbul 1973.
Saray,
Mehmet, “Gaspıralı İsmail Bey’den Atatürk’e Türk Dünyasında Dil
ve Kültür Birliği”, Nesil
Yayınları, İstanbul, 1993.
Tacibayev, Raşid, “Kızıl Meydan’dan Taksim’e”, Truva Yayınları İstanbul 2004.
*Hasan Karacan - Yrd. Doç. Dr., Artvin Çoruh Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Rus Dili ve Edebiyatı ABD Öğretim Üyesi, Artvin, Türkiye e-mail: h_karacan@hotmail.com
© 2010, IJORS - INTERNATIONAL JOURNAL OF RUSSIAN STUDIES